tag:blogger.com,1999:blog-322454842024-03-13T05:05:14.252+03:00Aksi DepresanKimi hikayeler, yorumlar, düşünceler...ve reklamlarUnknownnoreply@blogger.comBlogger139125tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-27008954053031967152019-09-23T19:58:00.001+03:002019-09-23T19:58:14.306+03:00Vergi TaksitlendirmeVergi yapılandırma taksidini hatırlatan e-postaları google'ın spam'e atması bir rastlantı mı?<br />
<br />
Değil mi?<br />
<br />
Rastlantı mı?<br />
<br />
Diil mi?<br />
<br />
7143?<br />
<br />
7020?<br />
<br />
6736?<br />
<br />
Spam?<br />
<br />
Rastlantı?<br />
<br />
Değil lan!Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-21604980075138036192019-09-23T19:41:00.000+03:002019-09-23T19:41:00.125+03:00Bağ-Kur Off-On SistemiBir kaç aydır Bağ-Kur borcum çıkmıyor, arada fazla ödüyorum yanlışlıkla, bin tane iş güç var, onu mu aklımda tutacağım... Derken baktım ciddi ciddi bir kaç ay geçmiş olmalı diye düşünüp mali müşavir abiyi aradım.<br />
<br />
Bana e-devlet'ten bakmamı söyledi, baktım, Bağ-Kur kapatılmış. Ben böyle bir talimat bir şey vermedim tabii ki, başka yerde sigortalı olmadım v.s. Her şey her zamanki sikko hali ile devam ediyor.<br />
<br />
SGK'ya gitmek yerine telefonla halledebilir miyim diye düşünerek aradım, bir emmiye ulaştık. Bağ-Kur'un kapatılması ile ilgili bir talimatımın olmadığını söyledim. Annemin kızlık soyadının rastgele harflerini öğrenmek istemedi, sonra bir kaç soru sordu, başka yerde SSK giriş çıkış oldu mu v.b. Sonra "tamam açtım, ödeyebilirsin" dedi.<br />
<br />
Açtım, 180 lira gecikme cezası ile ödedim. Muhteşem. Vicdanınız sisteminizle birlikte kurusun, biri geri kalmasın e mi?<br />
<br />
İşin gücün olmayacak, dava filan açacaksın, uğraşacaksın.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-80816128272094419062019-05-22T11:14:00.001+03:002019-05-22T11:14:50.570+03:00Doğruluk PayıBu anasını avradını ikiye katladığım dünyasında nasıl oluyor da herkes doğruluk, hak, insaniyet, adalet konularında en önde yürüyebiliyor?<br />
<br />
Kiminle konuşsam, kimin yazdığını okusam, kimin kopyalayıp yapıştırdığını görsem inanamıyorum. Bu dünyanın tek adi şerefsiz kancık köpeoğlu köpeği ben miyim diye düşünüyorum.<br />
<br />
Bu da yetmezmiş gibi, bu doğruluk timsali sizler (ben değil, sizler, sen evet sen), diğer insanlara umarsızca bok atıyorsunuz. "Boşver kalbim, insanlar senin doğruluğunu anlamasa da yaradan bilir" bilmem ne...<br />
<br />
Eğer ben hariç herkes mükemmel ise, bu söylenen sözlerdeki doğruluğu anlamayan, hakkı vermeyen, arkadan konuşan, vefasız, karaktersiz, göt ibne puşt şerefsiz olan bir tek ben kalıyorum.<br />
<br />
Hepsini üzerime alıyorum evet. Artık insanoğlu huzur içinde uyuyabilir.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-48646665972121091232019-03-27T09:31:00.000+03:002019-03-27T09:31:29.478+03:00Yaşlı DiliAn itibari ile İstanbul'da CK Boğaziçi Elektrik olarak anılan kuruma<br />
<br />
- "idare" diyenler 70+<br />
- TEK diyenler 50 - 70<br />
<br />
...vb gençlik dönemine dair dilde izler var. Bizim de yaş 40 olduğu için gençlerden birine biranın yanında "Panço da al" deyince mel mel bakıyorlar.<br />
<br />
Dur bakalım, bu iş nereye doğru gidecek.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-34586182408546909852019-03-20T16:34:00.005+03:002019-03-20T16:34:59.180+03:00Kendine Ait Bir Oda<span style="background-color: white;">Virginia Woolf başlıkta adı olan kitapta şöyle demiş: "<span style="font-family: "Minion Pro", serif; text-indent: 14px;">Üniversitenin idare amiri de olsanız beni çimenlerden çıkarmanıza izin vermiyorum. İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı."</span></span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-63498584985641958382019-03-04T17:43:00.001+03:002019-03-04T17:43:21.545+03:00Skmsnque Hayat StandardıSabah kendini iyi mi hissediyorsun. Kesin bir bok çıkıyor, ya üründe sorun var, ya şoför arabayı çarpacak, ya kalıba zarar verecek elemanlar, bir bok çıkacak ille...<br />
<br />
Sabah işe dün akşam vücudu terk edememiş osuruk gibi mi geliyorsun, ya da köpek gibi sinirli filan, her şey süper güzel gidiyor, hiç sorun yok.<br />
<br />
Adamın biriyle muhabbetin mi iyi, senden bin tane şey rica etmiş halletmiş misin, kesin boktan sikik bir evrağın çıktısını alıp üzerine kaşe imza yapmak için aylarca bekletir, deadline aşılıp artık o evrak tuvalet kağıdı olunca getirir, ne yaptın dersin, e nerden bileyim bir deadline olduğunu der. 20 sene sonra mezarına getirecek yani, deadline yok, zevk için 2 günde bir arayıp evrağı soruyorum, manyağım ben, evrak fetişistiyim.<br />
<br />
Eleman arabayı vurur, daha 30k olmamış aracın 5 tane vukuatı var, her birinde karşı taraf (hatta vurduğu duba, ciddiyim) kabahatli ama nedense sigorta karşılamıyor hiç birini.<br />
<br />
Eskiler doğru söylemiş, çok güldük, başımıza bir iş gelmesin...<br /><br />Yok abi, ciddi ya, atla bisiklete, geliyorum 5 dakika sonra de, siktir git.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-41738722255629040772019-02-20T16:13:00.001+03:002019-02-20T16:13:17.165+03:00Devlet Baba Serisi Bilmemkaç Numaraşimdi devlet baba senin adına senin için senin paranla senin maaşını verdiğin elemanla yanlış bir şey yapıyor da sonra seni esas işinden alıkoyarak bu yanlışlığı düzeltmeye çalışıyorsun durmadan o daire bu daire dilekçe evrak kayıt sicil müdürlüğü alt katta koridorun sonundaki sinan bey'in onaylaması lazım gelen evrağı kendisi olmadığı için ona vekalet edecek nergis hanım doğum iznine çıkınca yerine vekaleten bakan benim bununla ilgili bir bilgim olmadığı için önümüzdeki hafta tekrar ama tüm elinizdeki dosyayı güncel tarihi ile yeni baştan buraya taşımak sureti ile hayır elemanınız değil sizin gelmeniz lazım tabii ve bu arada ben sizi kim olduğunu hiç birimizin hiç bir zaman öğrenemeyeceği mesai arkadaşım bu hatayı yapmış olsa bile ve sizin zamanınızı ve enerjinizi biz boş yere tüketiyor olsak bile başka bir idareye bağlı arkadaş sanki memleketin tüm kuralları muhteşem yürütülüyormuş gibi aracınızı sokağın köşesinden 50 cm değil 25 cm mesafeye park ettiğiniz üzere az önce aracınızı 550 m ötedeki otoparka çekmek sureti ile sabrınızın sınırlarını denerken siz aslında bu düzeltme dilekçenizi bize değil bambaşka bir ilçedeki bu işten zerre kadar sorumlu olmadığından ikimizin de emin olduğu ve sizi oradan top gibi başka bir yere sektirecek bir memura verirseniz biz de akşam tv'de bulunduğumuz binanın terörist ya da mevcut dönemdeki bir numaralı devlet düşmanı kimse onun üzerine atılmış şekilde patlattığını seyrederken kimsenin aklına bu işi sizin yaptığınız gelmeyecek.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-17082235041571697192018-11-27T15:16:00.000+03:002018-11-27T15:16:23.243+03:00Kahvenin Kısır DöngüsüHani çok kahve içtin ya, gece de haliyle biraz geç uyudun, ve ertesi gün daha erken ya da sık uykun geliyor ya, daha fazla kahve içiyorsun.<br />
<br />
Sonra daha geç uyuyorsun, ertesi gün daha erken ya da sık uykun geliyor, daha fazla kahve içiyorsun.<br />
<br />
Sonra daha geç uyuyor, ertesi gün daha erken ya da daha sık uykun geliyor, daha fazla kahve...<br />
<br />
Sonra daha geç uyuyorsun, ertesi gün daha erken ya da daha sık uykun geliyor, daha fazla kahve içiyorsun.<br />
<br />
Sonra daha geç uyuyup, tekrar kahveye abanıyorsun.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-80210308466687258072017-06-08T15:34:00.001+03:002017-06-08T15:34:38.158+03:00Acele, Anti-SabıristlerBen baya sakin bir insan olduğumu düşünüyorum. Ani tepki vermem filan. Aslında jeton geç düşüyo bende, ondan da olabilir.<br />
<br />
Neyse...<br />
<br />
Ama gereksiz acelecilik yüzünden elindeki işi uzatan, sonsuz sabırsızlık yüzünden karşısındaki adamda sabır bırakmayan insanlar. Evet sizler! Baba! Naber?<br />
<br />
Birkaç gün önce tamir etmem için bıraktığı lastik botun bugün son yapıştırmalarını yaparken geldi. Allah dedim, yaşadık.<br />
<br />
Neticede, babam gittikten sonra, Allahın Hadımköy'ünde kafamın içinde bir sürü kum, ensemden içeri girmiş kurumuş çam yaprakları, 2 tane kimyasal yanık, bilimum yapıştırıcı silikon bilmemne ellerime iyice bulaşmış (çıkartırken derileri yüzerek biraz daha kilo verdim)...<br />
<br />
Ya sabır.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-25394157908969128432017-04-23T16:02:00.001+03:002017-04-23T16:02:08.560+03:00NeyKaç sene olmuş elimi sürmemişim buralara. Yazık günah... Dün facebook ve twitter'ı kapattıktan sonra bugün de google+'ı kapattım. Hür generalim. Tabii geri döndüm buraya. Daha güzel burası. Daha yalnız sanki.<br />
<br />
Neyse ne. Gelelim ney konusuna.<br />
<br />
Portekiz'de yaşayan abim ailesi 2 haftalığına memleketi ziyarete geldiler. Bir akşam abimle metrobüs çıkışında buluşup anneme gittik. Abimin elinde mimarların da kullandığı silindirik proje çantası vardı. Gün içinde grafiker arkadaşları ile buluşmuş olduğunu bildiğim için abime verdikleri bazı çizimler olduğunu sandım, sormadım bile.<br />
<br />
...ammaa... Anneme gittik, abim "hahaaa" diyere kutuyu açtı. NEY! Başladık üflemeye. Ölü osuruğu tıslamasından başka ses gelmiyor. Nefessizlikten bayılacağız neredeyse. Sonra biraz youtube, biraz sağdan soldan bir şeyler okuduk. 4 saat sonunda farenin üzerinde basınca çıkan ses (mıyk) duyuldu. Rahatladık, evlere dağıldık.<br />
<br />
Sağ el üstte veya sol el üstte olarak çalınabilen neyler var. Abim bu neyi yanlış almış, sol el üstte. İkimizin de çok hoşuna gittiği için abim kendine bir tane sağ el üstte ney alıp memleketine döndü, bunu bana bıraktı.<br />
<br />
Ben biraz aşık olmuş gibi oldum. Olabildiğince basit, hiç bir özelliği olmayan bir kamış parçası. Sümerlerden beri kullanılan bir çalgı. Böyle güzel sesler bundan nasıl çıkıyor arkadaş... 15 Nisan'dan beri çalmaya çalışıyorum, internette bir sitedeki dersleri takip ediyorum.<br />
<br />
Parmaklar koptuktan sonra bir daha bir şey çalamazmışım gibi geliyordu. Yani bir araştırma yapmamıştım ve enstrüman çalma konusunu kafamdan silmiştim. Şimdi ney üflemekten başka bir şey düşünemiyorum. Ney üflemediğim zamanlarda arabada isem ney dinliyorum. Diğer zamanlarda ıslık üflüyorum. Ney beni içine aldı.<br />
<br />
Önümde kocaman bir dağ gibi duran ve tırmanmam gereken bir Türk Sanat Müziği teorisi var.<br />
<br />
Bakalım bu yaştan sonra ne kadar ilerleyeceğiz... Biri bana la versin.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-9473898916811923262015-09-29T12:36:00.000+03:002015-09-29T12:36:02.366+03:00...ve yine uykusuzluk...Son ana kadar herşey çok güzel gidiyor. Yemeğimi yemişim, eve gelmişim, yorgunum. Biraz kitap okuyup duş alıyorum, biraz daha kitap okuyorum. Tam uyku saatleri, saat 23:30 - 00:30 aralığı. Kitabı bırakıyorum. Işığı kapatıyorum. O nefis uyku hali var ya, işte tam oralardayım. Kendimi yavaşça salıyorum. Uyumadan 3 an önce hepsinin tadını alabilmek için biraz sağa, biraz sola dönüp yatıyorum. Evet, gidiyor gözler yavaşça, güzel hayaller geliyor, daha uyumadan mutlu rüyalar göreceğim biliyorum.<br />
<br />
Ama ay sonu geldi. Mehmet Bey 1 aydır ödemeyi sallıyor. Dolar bile deli gibi çıktı bu arada, adamla yaptığımız iş hayrına oldu. Neyse, hammaddecinin ödemesini yaptım ama daha bu ayın kirasını vermedim, geçen aydan da borcum var. Allahtan adam halden anlıyor. Bir kere telefon açıp birşey söylemişliği yok. Tamam, sonunda sipariş geldi, hatta güzel ürün gönderirsek mevcut iş yükü 3 katına çıkacak. Boş durmak yok bundan sonra, para bile kazanabiliriz. O çok hoşuma giden bir sürü hiçi satın alabilecek param olacak. Para harcayabilmeyi de öğrenmek lazım, başka zanaat o. Ben dedeme benziyorum. Cimriyim. Tutumlu değilim, direk cimriyim. Hem Cemal Bey de para göndermedi. Mehmet ve Cemal gönderirse, elden borç verdiğim Yılmaz da tam 3 aydır bugün ödeyecem diyo. Şerefsiz. Gerçi sözünün eri. Her gün aynı şeyi söylüyo. Nasrettin Hoca fıkrası.<br />
<br />
Kalk. Balkona git. Sigara iç. Derin nefes al. Bir yerde okumuştun, derin nefes almak zihni çok rahatlatıyormuş. Eve geldiğin dakikadakinden çok daha uyanıksın. Sabah kalktığın andakinden bin kat daha uyanıksın. Uyku tüm varlığı ile seni terk etmiş, nafakalanacak zerre dahi bırakmamış. Adi. Biraz yürüyeyim. Salona, oradan yatak odasına, tekrar salona ve mutfağa. 2 bardak su. Standart. 2 bardak su içince çok süper olduğuna dair bir şey daha okumuştun. Süper olamadın yine. Ancak çişin gelir. Evet, çişim var. Yaptım. Uyuyalım mı? Deneyelim. Tüm insanlığın temel öğretisi değil mi gece uyumak. Evet yat, saat 01:30.<br />
<br />
Medite et kendini. Güzel şeyler düşün. Güzel anılar. Deniz kenarındasın, Ormanlı olabilir. Rüzgar güzel, kalkış için iyi. Hava kalabalık da değil, hatta bu bir hayal değil mi, kaldırdım hepsini. Havada kimse yok. Bir tek ben varım. Deniz kenarı da boş. Mangalcı gelmemiş. Çocuklar paraşütün iplerine basmayacaklar. Malzemeyi serdim, kalkış yapacağım, kanat hava ile doluyor, kafam ağırlaşmaya başladı, iyi gidiyorum, galiba uyuyabileceğim...<br />
<br />
...de bana neden öyle dedi ki? Ben ona herşeyi apaçık anlatıyor olmama rağmen, benim parçamın ta kendisi olması gerekirken, açık bıraktığım yerlerime vuruyor hep. Kendimi kapatmam lazım. Kimsenin bana zarar verememesi gerek. Kötü insan değil ki ama, sadece düşüncesiz ve ama oldukça ama oldukça kendinden ibaret bir dünyası var. Birinin kötü olmaması, kötü davranmasını mazur gösterir mi Albayım? Ne de güzel yazmış adam, okurken bulunduğu yerin kokusu burnuna geliyor, o kadar güzel yazmış. Erken ölmüş. Paradoksal kişi. Yazdıklarını anlayabilecek olanların okumaması gereken kitaplar yazmak... Tiyatroya da gitmiştik. Hollandalı 2 doktora öğrencisi, ilk kitabın bir kısmını Hollandacaya çevirebildikleri için olay olmuşlardı. Sonra neden sinirleniyorsun. Yaptığın şeyler ne peki senin? Bir yıl 12 aydan ibaret. Her biri birbirinden farklı günlerden oluşuyor. Peki neden uzakta geçiyor bunun yarısı? Seviyor muyum? Evet. Katlanabiliyor muyum? Soracağın sorunun içine sıçayım.<br />
<br />
Balkon, bi sigara daha. Saat 4. Neden? Neden haftanın 3 günü böyle? Çünkü en az 2 günü sızana kadar içiyorsun. Kaç yapar, 5.<br />
<br />
Öfff... işim var, gidiyorum.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-49957682112882635212015-03-17T18:54:00.000+02:002015-03-17T18:54:59.129+02:00Öyle şeyler serisi, iç boşaltmaBir arkadaşım kitap yazmış ama okumayı hala bitiremedim. Başlamış ve bitirilmiş şeyleri o kadar takdir ediyorum ki! Çok kitap var olmuştur bitemeyen bir türlü...<br />
<br />
Ama galiba büyüdüm biraz daha. Çünkü kıskanmadım hiç. Birkaç sene önce olsaydı nasıl da kıskanırdım. Bu sefer çok heveslendim, beklenmedik bir şekilde. Heyecanlandım filan.<br />
<br />
İlk kısım bitip de gönderdiğinde bir çırpıda okudum. Muhteşem! Çok akıllıca bir fikir. Yapmak istediğimiz şey belki de, sadece biraz daha fazlası.<br />
<br />
Peki neden bu kadar zaman varken okumuyorum? Bahanen ne koççuuum!<br />
<br />
Kafam çok pis allak bullak be blogger. Bi akşam rakı içelim be kanka.<br />
<br />
Bir abimiz var, 55 yaşlarında, Bulgaristan göçmeni. Sanayi elektriği konusunda çok bilgili, bilgili olduğu kadar da ticari bahtsızlığı bariz. Sebebi belirsiz bir hastalığa tutuldu. Yarı dev bir adam, 1.95 boy, 130 kilo... Şu anda 55 kilo, benim kadar kalmış. Çalışamıyo, koşturamıyo. O kadar da çalışkan adam ki!<br />
<br />
Sık sık aramaya çalışıyorum. Halini hatırını sorup telefonda becerebildiğim kadar moral vermeye çalışıyorum. Bir ihtiyacı olduğunda mutlaka haber vermesini söylüyorum. Malum, çalışamıyo, -her ne kadar yiyemese de- evde bir tencere kaynayacak...<br />
<br />
Geçen gün aradı. Paraya sıkışmış, borç istedi. Ama aslında isteyemedi de. Uzun bir girizgah, ama belli oluyo neden aradığı... Sonunda söyleyebildi. "Tabii ki" derrkeennn... Ağlamaklı bir ses ve telefonun kapanması. Böyle gururlu adam. Kim bilir ne kadar düşündü aramadan önce. Ne kadar sıkıldı. Bu işe bak, bizim dertlerimize bak...<br />
<br />
Ayça ile Ev Hali var bir de. Güzel. Bağımsız. Bol küfürlü filan. Bi bağış yapmak lazım.<br />
<br />
...falan filan... Eleman geldi bişiler bişiler sordu, kafamı dağıttı.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-36409045610194667602015-03-04T11:36:00.000+02:002015-03-04T11:36:50.937+02:00İş - Güçİş yaptığın adamlar, özellikle müşterisi olduğun insanlarla telefonda konuştuğun zaman "keşke herkes sizin gibi olsa" dediklerinde kendini bi bok yapmış gibi hissediyosun.<br />
<br />
Halbuki mal veya hizmet yapmışsın, parasını ödemişsin. Garip. Ticari hayatın da içine sıçılmış demek ki... Demek kimse aldığı şeyin parasını ödemiyor. Demek sallıyorlar filan. Bi daha almayacakmış, ya da aldıktan sonra, ödemeden önce bu dünyadan göçüp gidecekmiş gibi.<br />
<br />
Koyiyim hepsine.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-75231122872342849642015-02-20T18:08:00.001+02:002015-02-20T18:08:53.128+02:00Kardan Arta KalanlarGeçen sene yağmur bile yağmaz, kışın ortasında kısa kollu ile gezerken, herkes havanın ne kadar güzel(!) olduğunu mırıldanırken, trafik polisi milleti çevirip kar lastiği soruyordu. Üstüne üstlük, olmayana ceza yazıyordu, güneşin altında arabanın içinde yanarken.<br /><br />3 gündür bi tane polis görmedim yollarda, kar lastiği soran eden, olmayana ceza kesen...<br /><br />Şimdi, doğa mı büyük, karayolları genel müdürlüğü mü, trafik şube mi, nedir olay? Kimse doğanın gücünün farkına varabildi mi?<br /><br />Alt tarafı 2 gün kar yağdı. Hem öyle 2 tam gün de değil he. Aralıklı diyelim. Mesela 1 hafta yağsa durmadan? Dünya için 1 hafta o kadar kısa bir zaman birimi ki. Neler olurdu o -sözümona- hakim olduğumuz dünyada, yarattığımıza inandığımız şehirlerimizde, ultra lüks sitelerimizde, Türkiye'nin gelişen yüzü belediyeciliğimizde?<br /><br />3 günlük elektrik kesintisine bakar bizim büyüklüğümüz, sonra dizlerimizin üzerine çökeriz hemen. Trafik şubenin amiri bile kaldıramaz bizi yerden, karayolları genel müdürü, bedaş'ın ceo'su...<br /><br />Bakkal Memet Amca'dan bulgur isteriz, varsa tezgah arkasında. Çocuklar duvarları kemirir yoksa. O Bimler, Migroslar, ve saireler ilk terkeden olur seni. Kapısından ayrılmadıkların. 10 kuruşun eksik diye seni kapıdan çevirenler uğruna kimi terk ettiğini anlarsın. Tu kaka bakkal Mehmet Amca, senin kadim dostundur, hatırlatır sana zor şartlar.<br /><br />Her fırsatta yıkattığın, tamponu sürtünce ayyuka çıkararak ayılıp bayıldığın, onun uğruna tanımadıklarına küfür ettiğin araban artık yoktur senin için, bileklerinin ucunda sallanan 5 parmaklı ayaklarının ne işe yaradığını hatırlarsın sonra. Yavaş yavaş insanlaşmaya başlarsın zoru gördükçe. Yürüyenin halinden anlarsın.<br /><br />Kıymetlenir herşey. Artık bardağın dibinde kalan suyu dökmezsin, çünkü 2km mesafeden sırtında taşıyıp 5. kata asansörsüz çıkarmışsındır onu. Isınabilmek için yaktığın sobaya aşıksındır artık, çünkü bütün ailen oradadır, diğer odalar soğuk olduğu için. Sohbet edersin onlarla, seni anlarlar, sen de onları.<br />
<br />
Sokakta da konuşmaya başlamışsındır insanlarla. Ulaşım ancak hep birlikte yürür. Birlikte hareket edilir. Hayatta kalmak kolay değildir. Tavsiye alırsın, tavsiye verirsin. Tüm komşularından haberin vardır artık, onlardan alırsın, onlara verirsin, bir ailen daha olur, şanslıysan güvenebileceğin...<br />
<br />
Talihinin yaver gittiği gün bir tavukla eve gelirsin. Ailen bayram eder, etinden derisinden kemiğinden 4 gün tüm aile doyar. Faydalanacak şey kalmadığından emin olmadan atamazsın hiçbirşeyini, şimdiki gibi değil.<br /><br />Öğrenmek için yaşamaya gerek mi var? Akıllı telefon olmadan yaşayamayan insan mı olur? Aldığı şeyi acele acele çöpe atmak için yarışan insanları dünya da başından atmaz mı? Neyin peşindesin? Düşünsene. O almak için kıvrandığın şeye ihtiyacın var mı? O çöpe attığın şey çöp müdür?<br /><br />Düşün. Sadece ama sürekli düşün. Belki oradadır seninki de, hep başkalarında aradığın ve büyük bir başarıyla her zaman da başkalarında bulduğun kabahat...Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-76015075354991247552014-03-07T14:33:00.001+02:002014-03-07T14:33:55.263+02:00Türkiye'de Ölmeden Önce İntihar Etmeniz Gereken 10 YöntemVardır ya, ölmeden önce yapmanız gereken n tane şey, gitmeniz gereken n tane yer, zıçmanız gereken n tane hela serisi. Sektördeki açık gördüğüm bir noktayı tamamlamak istedim. Boşluk bırakmayalım.<br />
<br />
1- Başbakanlık Konutu:<br />
Başbakanlık konutu önünde kendinizi yakın. Sevdiklerinize bir mesaj göndermişliğin eminliği içinde yanmakta iken, ertesi günkü gazete manşetlerini düşünerek gülümseyin.<br />
<br />
2- Golden Shot:<br />
Tarlabaşı'ndaki kentsel dönüşüm için boşaltılmış metruk bir binanın eski tuvaletinde altın vuruş yapın. Cesedinizin bulunmasına kadar geçen zamanda yalnızlığın ve sükunetin tadını çıkarın.<br />
<br />
3- Emniyetsiz Kaya Tırmanışı:<br />
Emniyet ekipmanlarınızı "atın ölümü arpadan olsun" diyerek yanınıza almayın*. Tırmanışın zirvesinde sağ elinizi saat yönünde çevirirken sol ayağınızı ters yönde döndürmeyi deneyin. Doğa gerisini halledecektir.<br />
<br />
* Fiziksel olarak zirveye kadar tırmanış yapamayacağınızı hissediyorsanız zirveden iniş denemesi de yapabilirsiniz.<br />
<br />
4- Motosikletle Otobanda Ters Yol:<br />
Hız motosikleti ile otobanda U dönüşü yapıp gazı açın. İlk dakikada kaza yapmamaya çalışın ki, 250+ km/sa hıza çıkabilin. Ondan sonra karşıdan gelen en sevdiğiniz renkteki aracın içinden geçmeye çalışın.<br />
<br />
5- En Az 2 Tane 100 Katlı Bina:<br />
Sabahın erken saatlerinde, rüzgarsız bir havada en az 2 tane 100+ katlı binadan atlayın. Mümkünse biri kuzey, biri güney yarım kürede olsun. Düşerken yanınızda bulunacak hassas ölçü aletleri ile Coriolis etkisinin düşey eksende yarattığı sapmalarını hesaplayabilir, bununla ilgili bilimsel makale yayınlayabilirsiniz.<br />
<br />
6- Kızgın Yağda Pişin:<br />
Bu kaleler kolay mı alındı sanıyorsunuz? Atalarımızı yad etmek, onların acıları ile kavrulmak için Viyana kapılarındaki askerler gibi kazanda kaynattığınız tereyağı üzerinize dökün. Tercih edenler kazanın içine atlayabilir, ya da yağ ile birlikte ocakta pişebilirler.<br />
<br />
7- Zehirli Mantar:<br />
Ormanlık alanda mantar toplayıp yiyin. Mantar konusunda cahilseniz şansınızı azaltabilirsiniz; önce araştırın. <br />
<br />
8- Dolu Tabancayı Temizleyin:<br />
Arka sokaklardan kolayca edinebileceğiniz bir tabancayı, şarjörü dolu ve ağzına mermi verilmiş şekilde temizleyin. Namlunun sürekli size baktığından emin olmanız şansınızı arttıracaktır. <br />
<br />
9- Bayat Balık + Yoğurt:<br />
Uzun yalnız haftasonlarında deneyebileceğiniz bir faaliyettir. Zehirlendikten sonra kimsenin size ulaşamaması için gerekli önlemleri önceden almanız sonuca ulaşmanızdaki önemli etkenlerden.<br />
<br />
10-Şemsiye:<br />
Çocukluktan kalma bir hayali gerçekleştirin ve uçaktan şemsiye ile atlayın. <br />
<br />
Kadınlar için Bonus:<br />
Evlenin, kocanızın başının etini yiyin. Annenizin eşinizi sık sık aramasını, haftada 3 günden ve yılda toplam 5 aydan az olmamak şartıyla evinizde kalmasını sağlayın. Evliliğinizin özel günlerinde evinizde bulunması konusu önemlidir. İşgüzar bir erkek kardeşiniz varsa işleri hızlandırabilirsiniz. Önceden yapmış olduğunuz dolduruşa getirilmiş çocuklarla şansınızı arttırabilirsiniz.<br />
<br />
Aktivistler için Bonus:<br />
Elinizde oyuncak tabanca ile karakol basıp özgürlük istediğinizi haykırın. <br />
<br />Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-38632566051713818022014-01-30T16:35:00.000+02:002014-01-30T16:35:21.043+02:00Uzaydan Gelen Adam***Sponsored Blog by Akbaş İnşaat*** <br />
<br />
Bir gün gelir, bir insan tanırsın. Üzerinden zaman geçer bu tanışıklığın. Arkadaş olursun. Sonra bir süre daha geçer, dostun olur. Üzerinden zaman geçer, bir de bakarsın, her gün görüşmek istersin.<br />
<br />
Beytullah...<br />
<br />
Adam vardır, yürürken önünden geçer. Adam vardır, yanından geçerken çarpar. Adam vardır, senden sadece alır. Adam vardır, içinden geçer ve sadece verir.<br />
<br />
Beytullah...<br />
<br />
Canın sıkkındır, çok kötü hissediyorsundur. Hiçbir şey yapmak istemezsin. Nefes almanın ağır geldiği günler yaşarsın. Hayatında yolunda giden birşey bulamazsın. Somurtmaktan, bıkkınlıktan, dişlerini sıkmaktan başın ağrır. Bir ara arkadaşına uğrarsın, sadece geçerken. Birden başının ağrısının geçtiğini farkedersin, gözünden perde kalkar gibi ağrı yok olur. Peşinden dişlerini sıkmadığını farkedersin, somurtmadığını.<br />
<br />
Beytullah...<br />
<br />
Çok insan tanıdım. Ama çok az insanlıktan anlayan insan tanıdım. Hatta "insanlıktan anlayan insanlar" grubu kurmak istiyorum ki, bu ayrı bir konu. Uzaydan Gelen Adam'dan bahsetmem lazım. Biraz bahsettim az önce. Ama hissettiklerim yazabildiklerimden o kadar fazla ki!<br />
<br />
Adam modumu düzeltiyo, karnımı doyuruyo, ihtiyaçlarımı görüyo (henüz Sefaköy'e gitmedik ama gideceğiz inşallah), muhabbeti süper. Bana tok karnına yemek yedirebilen dünyadaki tek kişi olduğundan uzaydan geldiğinden şüpheleniyorum.<br />
<br />
Yüzünü görünce kendimi iyi hissediyorum. Bunu bana yapabilen 3 kişi var sanıyorum. En sık görüştüğüm Beytullah.<br />
<br />
Kulağımı ısıran başka kimse yok. Genel olarak beni ısıran kimse yok. Muhtemelen gezegenine götürmek için kulaklardan doku örnekleri alıyor. Alsın, helal olsun.<br />
<br />
Alıngan mı? Kimine karşı evet. Adama demediğimi bırakmıyorum, gıkı çıkmıyo. Yani, çıkıyo da, hepsine gülerek karşılık veriyo: "Şaftına vuriyim Onur!"<br />
<br />
Çay ısmarlıyo. Durmadan. Ve durmadan da sigara. Kaza eseri içmek istemediğini söylersen alacağın tek cevap var: "Zigiç". Ve peşinden kahkaha.<br />
<br />
Çok küfür ediyo. Ama alışkanlıktan. Bu kadar küfür edip içinde zerre kadar kötülük barındırmayan adamdır. Bu kadar küfür etmesinin bir tek sebebi var, biliyorum, ama buraya yazamam.<br />
<br />
Adam vardır, seni sever, adam vardır, sen de onu seversin. Beytullahsa eğer konu, sen onu seversin, o da seni. Beytullahsa eğer konu, geri kalan teferruattır.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-32880991642667526602014-01-25T03:34:00.001+02:002014-01-25T03:34:41.447+02:00Yatakta Şarap SigaraBaşlıkta şarap yazarken "arap" geldi aklıma. Ama ben arap olmama rağmen biracıyım daha çok. Efes, kutu olsun. Şişe severim ama sonra bakkala gidip depozito (Türkçesi ne bunun?) almaya / vermeye üşenirim. Geri dönüşüme (recycle diyollar) götürmeye de. Genelde üşenirim. Konudan da koparım hızlaaaaa...<br />
<br />
4 yıldır evliyim. Saçımı süpürge ettim desem yalan olmaz. Bir gece, sabah karşı 4'te benim şoför beni makinenin önünde yerde yatarken bulmuş, yalnızım içerde. Elektrik çarptığı ve öldüğüm aklıma gelen ilk şey. Benim de aklıma aynısı gelirdi. Ama peşinden gidip arabada sabaha kadar uyumaz, gerekirse camı, kapıyı ve hatta duvarı kırıp içeri girerdim. Neyse. O dönem öyleydi. Gündüz çalış, peşinden gece de. Arıza zaman alsın, ertesi gün devam et çalışmaya, olayı çöz, 36 saat, çoğu ayakta. Akşam otobüsle Sakarya'dan İstanbul'a. Çoluk çocuğu topla, durmadan geri Sakarya'ya, kişi seni bıraksın fabrikaya, ertesi günkü iş için kalıp değiştirmeye çalışırken makinenin önünde uyuyakal, 18-19 anahtar ile 22-24 arasında, allen anahtarların üzerinde... Bu gözler neler gördü, bu kulaklar neler duydu, bu kafa nerelerde uyuyakaldı. Çoğu zaman son cümlenin son kısmı söylenmez, bir de sonraki paragrafın ilk cümlesi...<br />
<br />
33 yaşında yorgunluktan uyanamayıp gece altıma çiş yapmış olma vakam toplam 2 kere olup, halen utançla mı yoksa gururla mı yoksa salaklıkla mı ve -doğrusu- aptallıkla mı anacağımı bilemiyorum. Anacağım deyince aklıma anacığım geldi. Blogumu bilmiyo. Gerçek kendim olup gerçekten 2 kişi hariç herkesten saklanabildiğim yer. Oha, süpermiş!<br />
<br />
...ve cidden tuvaletin yerini şaşırdım lan! Bu nası şarap?!? <br />
<br />
Yatakta şarap ve sigara konusuna dönersek, 4 senedir ilk defa evin içinde sigara içiyorum, ilk defa yatakta içki içiyorum, şu anda ikisini birlikte yapıyorum ve kucağımda bilgisayar internete boş data yükleyerek "generating uninteresting knowledge" yapıyorum (tırnak içindeki tabiri arattım, google'da yok; okuyanlardan biri bunu fenomen olarak yayarsa küllerime referans versin; muhtelif varyasyonlar da yok google'da, bildiğin tez konusu abi bu generating interesting knowledge).<br />
<br />
Neyse ne, 4 yıldır süren var olmayan ama kara bulut gibi çöken baskılara boyun eğme dedim. Tabi bi de kılıbık olmanın verdiği eziklikle (bütün evli erkekler kılıbık bu arada, ataerkil gibi görünen anaerkil toplumuz, bunu da yazmam lazım bi ara; gerçi Tyler tek cümlede ifade etmişti) ve evde yalnız olmakla beraber şarabın daha sonra vereceği cesarete güvenerek: "BEN DE NEFES ALIYORUM, BENİM DE DUYGULARIM VAR, BENİM DE FİZİKSEL İSTEKLERİM ve BAĞIMLILIKLARIM VAR".<br />
<br />
Oh be.<br />
<br />
Tuvaleti bulamazken nasıl düzgün yazıyorsun diyene (biri beni uyarsın, "de"ler doğru mu, "ki"ler filan?):<br />
1- Disiplin (obsesifim bu konuda, doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum)<br />
2- Zaman (her kelimeyi 2 kere silip düzeltiyorum, doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum)<br />
3- Bittikten sonra 3 kere okuyorum. Çoğunlukla yazdıklarımın hepsini siliyorum. Üzerimde zerre kadar ABD-vatandaşı-kendine-güveni yok. In anyone we trust. (doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum).Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-12058162644047040092014-01-25T02:28:00.001+02:002014-01-25T02:28:37.038+02:00Ev Yapımı ŞarapOy anam oy desem yeterince açık olur mu? Olmaz di mi?<br />
<br />
Bulgaristan göçmeni, daha detaylı olarak Naim Süleymanoğlu ile aynı dönemde gelen ve sanyi elektriği konusunda memlekette eline su dökebilecek çok az insan olduğunu düşündüğüm (mühendisim la ben de, düşünebilirim bunu tabi) Hüseyin Abi evde şarap yapmış. Bi şişe de bana verdi. Salı günü galiba.<br />
<br />
2 litrelik Fruko şişesinde. Yarın iş yok diye içeyim biraz dedim. Şimdi beklenti benim şişeyi bitirdiğim ve süper olduğum üzerine kurulu olabilir. Mamafih, Fruko etiketinin üst çizgisine gelemedim ve süper oldum. Oy ki ne oy...<br />
<br />
En sevmediğim facebook'ta (madem sevmiyosun neden takılıyosun sorusunun cevabı şimdilik -yalnızca şimdilik- yasal uyuşturucu olduğu için kullanmaktayım) en olmadık insanlara olmadık cinsel tacizler içine girdim. Ve sahte hesap RULEZ!<br />
<br />
Nitekim devlet babanın internet üzerindeki sansür politikası sebebi ile içimde büyük bi ateş vardı. TRT'nin artistik patinaj yayını konusundaki kararsızlığı beni ateşledi, Ekşi Sözlük'teki bir yazı da beni patlattı. Durmadan porno üzerine konuşmak, porno tiyatrolarının oynatılmasının desteklenmesi, sinemada porno oynatılması, anaokullarında "eğitim" adı altında porno film seyrettirilerek (ele yüze, sağa sola boşalma sahneleri dışında) gençlerin erken gelişimlerinin desteklenmesi ve "siz işte böyle var oldunuz" temasının pekiştirilmesi konusunda süper destekler vermek, jöleli gibi Bağcılar Belediyesi sponsorluğunda ilçenin en büyük salonunda çıkıp bu konu ile ilgili konuşmak ve verdiğim örnekleri gerek slayt, gerek vine, gerek -nispeten- uzun metrajla desteklemek filan filan gibi çoook şey istiyorum. Esenyurt Belediyesi de olur, eve daha yakın. Bu kafayla şimdi otobandan Bağcılar'a üşeniyorum.<br />
<br />
Normal bu. Ben Clémentine dizisini seyrettim; herkesle beraber TRT'de -evet aynı TRT-. O dönem gelişme zamanımdı, 7 yaş ve biraz öncesi. Karakterin patlayıp ömrünün sonuna kadar eline vereceği dönemler. Verdi de... Vaadedilen ile gerçekleşen arasında bi fark yok. Onun için ne intiharı düşünürüm, ne uyuşturucuyu. Ben vaadedileni aldım. Evkur kadar güvenilir bir hayat. Elimde at yarraa var, yer misin?Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-22189382737643917372014-01-22T17:14:00.001+02:002014-01-22T17:14:36.006+02:00DenemeÜlkeyi bu kadar zorlayan bir ahval ve şerait içinde bizim gibi sade vatandaşların kendilerini atabilecekleri son liman mizahtan başka ne olabilir diye düşünürken karşıma çıkan komik karikatürler, yazılar, asparagas haberler ile neşemi bulmak üzere iken çıkan makine arızaları ile üstüste binen alacakların borçları karşılamamasını müteakip sürekli bir parasızlık ile vergi ve ssk borçlarının birikmesi ile sonuçlanan geri gidişe bir dur deme vazifesi ile işletmeyi satmayı denemem ile hüsrana uğramam arasında geçen 2 haftada eve gitmek istemeyen bünyeden işe gitmek istemeyen bünyeye terfi edişin bilinci ile içine gireyazdığım depresyonvari ruh halimi açıklamaya çalıştığım evdeki ses evdeki ses bam bam eşimden yediğim sessiz ama etkili zılgıtlar ile onun hayattan beklentileri ile benim içinden çıkmaya çalıştığım bataklığın uzaktan yakından ilgisinin olmamasının açık seçik şekilde toplam 65 karakterle bir sms içinde belirtilmesi ile eşiğinde bulunduğum depresyonel baskıya artık direnemeyerek içine düşmemle sonuçlanan olaylar silsilesi ile arkadaşsız kalmışlık yalnızlık ve konuşacak insan bulamayışın neticesinde kendini iyice kendine kapatan karakterimiz yani ben kaldırımda var olan global tüm trafik kurallarına uyarak yürürken gözümden damlayan o tek damla yaşın bedelini kimin ödediği ile kimin sebep olduğu sorularına kendisinden başka cevap bulamadığından artık içine düştüğü bu durumda ölünün üzerine kürekle toprak atılması gibi depresyon örtüsü ile de örtünce önüm arkam sağım solum depresyon olması ile birlikte artık ne yapmam gerektiğini çok iyi bilmekle hiçbirşey yapamıyor olmak ayrışımını dahi bilerek kıpırdayamadığımdan filhakika kıpırdadığım bugünkü son durumda gerek ticaret odasının iç tetkik prosedürleri gerekse de esnaf ve sanatlarlar birliğinin istanbul merkezindeki ve ankaradaki konfederasyonunun ilgili bölümlerinin karşılıklı zıtlaşmamıza rağmen her seferinde telefonu açmazlıktaki başarıları beni kendimle ilgili sürekli şüpheye düşürürken arada bir kendime karanlığın en yoğun olduğu zaman şafaktan önceki zamandır diye yalan söylememle birlikte o şafak 4 yıldır hiç sökmez ve ben aynı batak içinde hiç durmadan kendimi tüketirken boş zaman özlemi ile yanıp tutuşur ve boş zamanlarımda sike sürülecek iş yapmazken başımı alıp bedenimden ayırıp gezmeye gönderme arzusu aradaki boyun bağlantısının tekrar birleşmezliği tereddütüyle arada kalmış olmaktan sebep varoluşumu sorgulamamın artık ergenlik çağında olmadığım için saçmalığı ile dine dönüş ile ateizm arasındaki gelgitlerin de eklenmesi sonucunda yine yeni yeniden kıpırdayamamak ve esasen şartların o kadar sıkışık olmadığının farkında olmakla birlikte kendi kendini bu derece köşeye sıkıştırabilmekteki insan ötesi başarının çağımızın bir hastalığı olup olmadığının analizi ancak insanlarla münakaşa, münazara ve müsterih bir düşünce ile ortamdan uzaklaşmak iken bir ortama sahip olamamanın verdiği coşkun eziklikle birlikte ezelden var olan aşağılık kompleksini bir arada taşımak 54 kiloluk vücuda ve 1.4 kg'lık beyine ağır gelmezken uzun namlulu tüfekle 10km koşan komandonun son dakikalarda yıkılma hissi gibi ben de artık yıkılma hissi içinde cesaretle boğuşmakta iken o şanslı komando gibi mesafeyi bilerek değil bilmeyerek koştuğum ve taşıdığımdan kelli yıkılıp yıkılmama kararı arasında gidip gelerek, zaman zaman çölde serap gören susuzlar gibi olup, aynı zamanda çölü geçmek için su aramak değil susuzluğa alışmak gerektiğini de bilerek, kısacası her bi boku bilip her bi boktan haberdar olup dakikası dakikasına ne yapılması gerektiğini ve çizdiği rotanın sonunun nereye varacağından hemen hemen emin olup bi sik yapmadan mal gibi oturmayı tercih edip ve bunun da sonunun ne olacağından adı gibi emin olup, aslında hayatın o kadar da karmaşık olmadığını bilip, evet evet bunu da bilip, yine de koyun gibi otlayıp kesileceği zamanı beklemek gibi hiçlikler ve tümlükler arasında dolanan kişiyim.<br />
<br />
Çok yorgunum. Kafam çok yorgun.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-91918361227793591022013-10-07T19:30:00.001+03:002013-10-07T19:30:32.487+03:00Adam Bana Dedi Ki......"Merak etme abi, yardım ederim" ve kolumu okşadı. Aradığım güçlerden
<br>biri. Kendime geldim, kendimden geçtim.
<br>
<br>Kafam o kadar farklı yere gitti ki aynı anda, ama en çok Zeynep'e.
<br>Zeynep bana bir gün deseydi ki "merak etme, yardım ederim" ve sonra
<br>kolumu okşasaydı, o zaman hayat daha güzel olmaz mıydı? Havalara uçmaz
<br>mıydım? Mutlu olmaz mıydım? Olurdum. Biliyorum. Kendimi de biliyorum,
<br>iyi de tanıyorum. Ama demedi. Hiç.
<br>
<br>Yine de çok katı olmak lazım. Daha katı. Sert. Ne kadar uysal olduğunu
<br>kimsenin anlayamayacağı kadar sert. İçinde kalsın uysallık, yumuşak
<br>başlılık. Özür bile dilemeyeceksin kimseden. Sadece hakeden 3-5 kişi
<br>bilecek gerçek seni. Başkası değil.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-7223562791143291912013-07-26T20:03:00.001+03:002013-07-26T20:03:57.348+03:00Dal...ve tüm bu dandik dertler içindeki gerçek derdi atladık hep... Dedi ki bana, iş dedi, güç dedi, yürür gidersin dedi, falan dedi, filan dedi.<br />
<br />
Ama bilemedi ki, cebinde 10 lira, bankada hiç lirası varken çokbin lira ödemesi gerekliyken bile derdi bu değildi. İnsan aradı hep. Hepsini en başarılısından kaybetti. Kendini bilmedi ki, kendini bile kaybetti. Ne istiyodu ki? Ne istediğini bilmesi gerektiğini bilemedi. Söylemediler. Ne istediğini değil, ne istediğini bilmesi gerektiğini söylemediler. Yap dediler hep, yaptı. Sadece bu yüzden olmadı hiç. Biliyorum ki olmayacak hiç. Elindeki oyun hamuru ile motor tamir etmeye kalkarsan yapamazsın ki. Bulaştırırsın sadece. Hamur da kalmaz en son. Avuçlarına bakarsın, ellerindeki çizgilerin arasında kalan hamur parçalarını görürsün, yağlanmıştır hep, artık ayrılmaz birbirinden. Var olan da bitmiştir artık. Hiçten bile daha azı kalmıştır elinde. Belki biraz kan, biraz pislik.<br />
<br />
Ama yılmaz bir savaşçı olabilirsin. Devam edersin. Üstüne üstüne gidebilirsin. Yapamayacağın öngörüsü ile gidersin. Alet kullanmaya başlayabilirsin. Öğrenirsin. Değişirsin. Sonunda bakarsın, sende olmayan şeyi var edebilmişsindir, artık tamir edebiliyosundur belki. Sonra yerdeki hamuru görünce ağlarsın ama. Artık onu yoğuramayacaksın. Yaratma kabiliyetini yok etmişsin. Hangisini istemiştin peki? Hamurla mı oynamak, motor tamir edebilmek mi? Kendini kaybettin işte.<br />
<br />
Kiminle konuşacağım? Kimseye bişey anlatmak istemiyorum. Anlatmak istediğim anlamıyor. Hem de hiç! Nasıl hiç anlarsın? Belki hep anlıyodur, hiç anlamış gibi davranabilecek, öyle bakabilecek, öyle konuşabilecek kadar kabiliyetlidir. Yok olma isteğime ket vurmak içindir hepsi, bir oyundur. Hiçimle oynuyordur. Eğitimini almış, kursuna gitmiştir. Sonra Onur susar. Susunca hiç olmaz. Sana yoruma başlanır, istemişsin gibi. Herkes dinlenmek ve anlaşılmak ister. Ben de, farklı değilim. Sadece dinletebilecek motivasyonum yok. Olanlara müthiş hayranım. Susmadan, konuşurken nefes alarak devam edebilenler var. İnanılmaz. Belgesel kanallık tam. Araştırıp program yapılmalı, istiyorum, yapılsın. BBC buna kaynak ayırmalı, üniversiteler tez konusu yapmalı. Herkes aynaya bakmalı, sonra da yazmalı. Sonra hepsi tezden tez elden çakmalı. Sürünmeli. Ve dinlemeyi de öğrenmeli. Dinleyene yüklenmemeli, hak verebilmeyi filan.<br />
<br />
Bana anlatıyolar hep, her zaman, durmadan. Konuşmak zorunda mıyım? Sen konuşmak zorunda mısın? Sen de sus, susabilmek için çaba harcamana gerek yok. Merak etmiyorsan, merak etmeyebilirim. Akıl mı veriyorsun? Konuşmadığım için aptal mıyım? Evet, aptalım. Akıl da istemiyorum. Konuşmak istiyorsan, arkandan el sallamak istiyorum. Sensiz de konuşabiliyorum ki ben!<br />
<br />
Müzik dinlemek, içki içmek istiyorum. Sonra da yazmak istiyorum. Ama yazamıyorum ki... Ne yazacağımı bile biliyorum. Hayatımı siktin attın Onur. Seni hiçbir zaman affetmeyeceğimi biliyor olmalısın. Yok ol, senden kurtulayım, senin de arkandan el sallamak istiyorum.<br />
<br />
Kendimi sonuna kadar anlatmak istediğim biri var. Susup dinlesin sadece, kafa sallasın. O da ikinci cümlenin bitmesine kadar sabredemiyo, ona da susuyorum, alev alev yanarken sessiz kalabiliyorum. Hayatta başarabildiğim en önemli şey, en büyük meziyetim bu benim. Her şart altında, karşımdakine ve hatta kendime rağmen susabilmek. En sevmediğim atasözü "sükut ikrardandır". Susuyorsam anana saymamak için de olamaz mı belki acaba hiç?<br />
<br />
O biri beni dinlemeyecek hiç, biliyorum. Çok acı. Beni tanımayacak. Böyle sürsün dostum, ne farkeder ki? Biri seni anlasa ne değişecek? Sen farklı mı olacaksın, nedir yani?<br />
<br />
Evet, daha mutlu olacağım. Kendimi güvende hissedeceğim ...belki. Bilmiyorum ki. Öğrenemiyorum bile. Öğrenilebilir, ama o zaman da doğal olmaz. Olmasın anasını satayım. Kabul et artık Onur. Sonra da kendinle yüzleş dostum. Ergenlik çağında gibisin, ya da hiç girmedin, ya da hiç çıkmadın. Öl ulan.<br />
<br />
Ya rab bana tutunacak bir dal...Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-21281483050282475852013-05-13T17:54:00.001+03:002013-05-13T17:54:48.021+03:00Kara Kök"People are always askin' me if I know Tyler Durden" demiş bir büyük düşünür. Bana da uzun bir süredir "Orhan Abi'yi gördün mü?" diye soruyorlar. 2 tane Orhan olunca işler sarpa sarıyor. Bankadan arayanı mı istersin, iş yaptığını mı, eşi dostu akrabayı mı...<br />
<br />
Neyse, konu ile alakası yoktu üst kattaki paragrafın. Nitekim bana olur olmadık zamanlarda olur olmadık sorular geliyor durmadan. Az önce imalatta 2 arkadaş birbirine bağırıyodu, ne var diye bakmaya gittim. Kan akması durumunda birinci derecede sorumlu olduğum için en azından sebebini bileyim diye... Kare kök konusunda birbirlerine kızmışlar. Bir tanesi kare kökü anlatmaya çalışıyor, diğeri anlamamaya çalışıyor. Zor bir pozisyon tabi. Konuşma duyma mesafesine girer girmez anlamamaya çalışan arkadaş "Onur Abi karakök ney?" diye sordu bana. Ben de ne demek istediğini anlamaya çalışır bir bakışla bakmış olmalıyım ki, "mesela 2.3'ün karakökü ney?" diye sordu. 1.516... gibi bişeyler olduğunu gösterdikten sonra "yani yarısı" dedi. Neyse, uzatmayalım, anlattım. Anladı. Sonra benden önce anlamamaya çalıştığı arkadaşa dönüp, "hadi sen şimdi şu makinenin karakökünü al da işimize bakalım" diyerek konuyu bitirdi.<br />
<br />
Ha, bi de Iron Maiden geliyomuş. Lütfen sahne önünü ilkyardım bilen arkadaşlara ayıralım. Malum, amcaların yaşı Türkiye'ye göre oldukça geçkin. Yaşıtları belediyenin Emekliler Kafeteryası'nda oturup lak lak yapıyolar. Dünya değişik yer...Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-15099126858950462342013-05-04T21:53:00.000+03:002013-05-04T21:53:11.684+03:00İnsanoğlu Kuş MisaliBir arkadaşım var İzmir'de. Her gün görmek istediğin insanlardan. Ama senin görmek istediklerinden olmayabilir. Senin istediğin ile benimki aynı mı be Onur? O da bana çok iyi davranıyo. İnsan olduğumu hissettiriyo. Sağolsun varolsun.<br />
<br />
Beni en çok fırçalayan işyerindeki ustamız Osman Abi. Hemen hemen aynı yaştayız, o bana saygıdan, ben ona saygıdan, birbirimize hep abi... Neden elinle uğraşmıyosun, neden yemek yemiyosun, neden kendine bakmıyosun, neden yağa pisliğe bulaşıyosun... Hep fırçalıyo. He, bi de kilo vermeye çalışıyo. 102 kiloydu, ben 55. Çok uğraştı, 100'e düştü. Ben hiç uğraşmadan 50 kilo oluverdim. Kızdı bana. Hakiki manda derisi kemere gözünün yaşına bakmadan 4. deliği deldiğim için mi, onun hakkını yiyerek daha fazla zayıfladığım için mi anlamadım. Osman Abi, çiğnediğini yutamamak eğlenceli bişey değil, valla bak.<br />
<br />
Florya Beşiktaş hattında çalışan bir arkadaşım var. En eski arkadaşım o benim. Seyrek görüşürüz ama birbirimizden haberimiz olur. Her telefon konuşmasından sonra o 2-3 gün içinde buluşmaya karar veririz. 2-3 ay oldu heralde, görüşmedik. En son dut gibi sarhoşken aramıştım galiba. Sonra da Florya'daki evine gitmiştim. Babası aile dostu, bişey demedi. Arkadaşım beni ayıltana kadar çok kahve verip çok dinledi. Yazık. Sabır işte, Allah birinden alıyo diğerine veriyo.<br />
<br />
Burda bi komşumuz var. Deli. 13 sene olmuş. Hala deli. Ortak olduğu firmadaki hissesini devredip 18'lik kızları kovalamaya başladı. Şimdi Rus bir kız arkadaşı varmış. Fesuphanallah. Eski motosikletim 190'ı geçmiyodu, hafif kalıyodum. Beraber binip 210 yapmıştık. Deli işte. Motosiklette arkaya binilir mi hiç? Deli.<br />
<br />
Bakkal vardı bi tane de. Az attığını hiç duymadım. Altılıda yine 5'te kalıyo her gün. Başka bir gün Çerkezköy'den bir arsayı 2.000.000$'a TOKİ'ye satıyo, olmazsa Ağaoğlu'na filan teklif ediyo. Başka bir sabah oluklu muhavva fabrikası, akşamında ciklet fabrikası kuruyo. Neyse, bakkal el değiştirdi, şimdiki bakkal sadece antidepresan kullanıyo, bi de soğuk bira satmayı göze alıp dolabı çalıştıracak kadar müsrif.<br />
<br />
Çok atan, üstüne üstlük yalancı bir eleman daha var. Bira içiyo 2 tane, kıçı kalorifere değdiği için sıcakta 6 bira etkisi gösteriyo, üzerine iddia kaybedip 10 tane tekila içiyo, sonra rakıyla devam edip bilmemne bilmemne... Sanki alkol muayenesi yapıyorum, ya da iddiam var bu konuda. 1.5 birada kafa sağa yatıyo benim. Allahın manyağı. Bunların ilacı metil alkol.<br />
<br />
30 yıllık evliliğini bitirip kuzeniyle evlenen bir tanıdık da var. Hepimiz aynı oksijeni tüketmiyoruz sanırım.<br />
<br />
Pepee'nin ninesini iğfal edip dedenin balonu ile uzaya göndermek isteyen, ertesi gün Müge Hanlı (Namlı, Mallı, Ballı, her ne ise)'da ağlaya ağlaya aranmasını isteyen bi tanıdığım da var. Aynı vücudu paylaştığım... Bi de kurban bayramında Teletubbie kesmek istermiş. Adak olmaz diyolar Teletubbie için. Fetva almak lazım.<br />
<br />
Haseki Hastanesi'nin arkasında, biraz üstte Keyci Hatun Mahallesi vardır. Mahallenin aynı isimli bir de minik, bıdık bir camisi. Bir de zamanında bir müezzini vardı. Abdest bozan modeli. Sabah ezanı okurken mikrofona doğru balgam çıkarma sesleri, geniz temizleme sesleri... Dinden soğuma dönemime denk geliyo olması tesadüf mü?<br />
<br />
Caminin bizim sokakla birleştiği köşede Hayat Eczanesi vardı. Orada çalışan beyaz saçlı, bordo Şahinli adamı hiç sevememiştim. Ölmüştür belki, Allah rahmet eylesin.<br />
<br />
Biraz daha yukarda, Cerrahpaşa Caddesi'ne doğru bi bakkal vardı, Bilal Abi. Hayatımda gördüğüm en temiz insanlardanmış, zaman geçtikçe anlıyosun tabi. Son gördüğümde kapatmış, arka sokaktaki bakkalda çalışıyodu, bunu göreli 10 sene oldu heralde. Saçları akça olmuştur artık. İşletmelerin borçtan değil alacaktan battığını ondan öğrenmiştim.<br />
<br />
Onun yukarısında bi bakkal daha vardı. Bilal'den çok daha eski. Ahmet Amca olabilir. Adamla alışverişimi pek hatırlamıyorum. Ama şöyle bir hatıram var o bakkalda. Ezelden beri canım bişey çekmez. Bi kere çubuk kraker çekmiş. Zuladan almışım 25 - 50 kuruş, artık neyse, soluğu bakkalda almışım. Karısı var. Bana kızmıştı, "bişey alacağınız yok, paralar bitsin diye geliyosunuz" demişti fahişe ruhlu. Meğer bozuk paralar değişiyo muymuş o ara, tedavülden mi kalkıyormuş, bişey vardı. O zamandan beri canım bişey çekmedi. Aldıysam da yiyemedim.<br />
<br />
Hayat Eczanesi'nin altında, yarım bodrum gibi kalan bir bakkal daha vardı. Anasını eşekler kovalasın. Hiç aklıma gelmemişti köpoğlusu. Eski Türk filmlerindeki hacı karakteri bu adamın hacca gitmiş halidir. En son 10 yumurta almaya gitmiştim. Evde annem yumurtaları dolaba koyarken "A-aaaa" diye şaşkın bir çığlık attı. Adam bana 9 yumurta + 1 tane kabuk satmış. Valla öyle. Yumurtanın içi boştu. Bi kenarında minik bi delik vardı. Adam içindeki embriyoyu çaldı, böbreklerini satacak demiyorum. Abicim teker teker poşete koyduğun yumurtanın içinin boş olduğunu anlamıyosan o sırada kafanda uzay fiziğini filan çözüyor olman gereklidir; benim lügatta böyle yazar. Anasını eşekler kovalasın.<br />
<br />
Daha çok var.Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-25908276304230871462013-04-19T08:24:00.001+03:002013-04-19T08:24:57.920+03:00Şahin DönüşüBen ilkokul 2, 3 ve 4'e giderken Şirinevler'de oturuyorduk. Mahallede bisiklet çok moda idi. Bir de çok sık geçen kamyonların altında kalmamaya çalışıyorduk.<br />
<br />
Bir dönem Şahin diye bi çocuk türedi mahallede, ortalamadan daha büyük yaştaydı. Sarı bi bisikleti vardı, yeni bir bisikletti. Yanlış hatırlamıyosam, kadrosunun üzerinde vitesi vardı, çok artistik bi bisikletti. Durunca "çıt" sesi ile vites değiştirirdi. Sanki araba... Ama bilmiyoduk tabi sistemi. İlk gördüğüm vitesli bisiklet olabilir. Abim daha iyi hatırlar.<br />
<br />
Bu Şahin denen çocuk muhtemelen geldiği mahallede arka kaydırmayı öğrenmiş, bizim mahallede "ben buldum" diye hepimizi keklemişti. Düz gidip hızlanıyosun, sonra arkayı kaydırarak 180 derece dönüyosun. Arka freni sıkarak. Bildik bir hareket.<br />
<br />
Abimle benim de bir tane Cevher marka bisikletimiz vardı. Dolma lastik. Minicik bişey. Ne makineydi ama! Hızlanana kadar bacaklar ağrır, biraz sert dururken takla atar. Takla atar dediğim, sağa sola değil, seninle beraber öne doğru... Bi tek ön fren vardı. Fren analog gibi değil, dijital gibi çalışırdı. Yani freni az sıkabilmek biraz maharet isterdi. On - Off gibi çalışırdı. Muhteşem bi dinamik tasarım... Ama mahalledeki Şahin Dönüşü furyasına biz de katılmıştık.<br />
<br />
Dolma lastik, bi tek ön fren ile abimle ben de Şahin dönüşü yapabiliyorduk. Çoğunlukla. Dizlerimde hala Şirinevler asfaltının izleri var. Sabah işe gelirken bu aklıma geldi.<br />
<br />
Sonradan Şahin'le bi kere konuşmuştum. Piçin teki. Şimdi gelse dükkanda çay bile taşıtmam. Hey gidi hey!<br />
<br />
Abime sevgilerle...Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-32245484.post-66335818060921334112013-04-13T10:23:00.002+03:002013-04-13T10:23:57.905+03:00Kırık Kalplerden Firmamız Sorumlu Değildir!Evet, son zamanlarda Onur San aynı zamanda tüzel bir kişilik olduğu için bu uyarı yapılmalıydı. Tüzel Onur, gerçek kişi Onur'a anlatsın bunu. Onur da dinlesin beni, ben de onları. Üçümüz bolca muhabbet çevirelim. İsteyelim ki konuştukça en derine kadar inelim. Beraber gülelim, ağlayalım, umutla dolalım, çöküp bitelim, bittiğimizi hissedelim, bir gün öleceğimizden iyice emin olalım, yalnızlığımızdan kurtulalım sonuna kadar...<br />
<br />
Birbirimizin kalplerini iyileştirelim. İyi bakalım kalbimize. Kırılmasına engel olmak için ne gerektiğini bulalım; yalnız yapamıyorsan yardım almalısın. Ben bunu yalnız bulamadıysam, üç tane Onur bunu başarır. Kesin başarır. 19 x 3 senelik okul hayatı, 3 tane beyin, hemen hemen 6 tane el, 3 tane ağız eder. Olmaması için sebep yok!<br />
<br />
Ama Onurların hiçbiri yalnız kalmamalı. Birbirimize sürekli destek olalım. Ölüm bile bizi ayıramasın. O kadar iyi arkadaş olmalıyız.<br />
<br />
Kırmayın kalbimizi.Unknownnoreply@blogger.com0