Önce bir vergi numarası, peşinden bir kimlik numarası çıktı. Sonra, sanki ikisini de ben çıkarmışım gibi dendi ki, "ikisine ne gerek var canım, kimlik numarası iki işi de görür".
Artık devletimin gözünde isim olmaktan çıkmış, bir numara olmuştum. Çok mutluydum. Iron Maiden'ın bir şarkısının girişinde şöyle bir konuşma vardı:
- You are number 6
- I'm not a number, i'm a free man (diye çiğirir)
Nedir peki beni kaygılandıran şey? Yine yeni yeniden gelecek kaygısı tabii ki. Artık bizim tercihimiz dışında birer numaramız var. Ayrıca tercih ederek elde ettiğimiz numaralarımız da var, ki en önemlisi kredi kartımız.
Dünyanın tekelleşmeye doğru gittiğini düşünüyorum. Hoşuma gitmeyen düşüncelerimden biri de bu. Tekelleşme olmasa da, kredi kartları merkezi diye yerler var. Sanmıyorum ki bunlar birbirinden tamamen bağımsız, hiç durmadan borç yapan ve ödemeyen birine başka bir merkez kart versin. Kısacası, eğer bu kurumlar birbirleri ile ilintili iseler, ya da tekelleşme konusunda haklı isem, günün birinde güler yüzlü karizmatik bir adam televizyona çıkacak ve diyecek ki "aziz vatandaşlar, bundan sonra cebinizde onlarca kredi kartı taşımanıza gerek yok! vatandaşlık numaranız artık sizin kart numaranızdır! nüfus cüzdanı üzerine takılacak çip ile kredibiliteniz kadar alış veriş yapabilirsiniz!"
Tabii bizler de bu muhteşem haber üzerine bayram edecek, mutluluktan uçacağız. Ancak fark edecek tek şey cüzdanımızda taşıyacağımız şeylerin sayısının azalması. Bu kötü mü? Henüz değil, okumaya devam edin.
Yeterli zaman geçtikten sonra orta yaşların sonunda karizmatik bir ekonomist, yaşlılığının orta evrelerinde bir uzman doktor, birkaç devlet görevlisi ve bürokrat bir çağın başladığını açıkladıkları önemli duyuru ile karşımıza çıkacaklar. Önceki uygulama ile ehliyet numarası ile vatandaşlık numarasının da ilişkilendirilmesinden sonra, 10 yıldır çip sistemi sayesinde para taşımadığımızı, artık cebimizde kalan tek karttan da kurtulabileceğimizi söyleyecekler ve bize bir gösteri sunacaklar.
Bir bürokrat kolunu sıvayacak ve uzman doktor basit bir işlemle gerekli çipi bürokratın koluna implant yapacak. Ve bizler daha da mutlu olacağız! Yenidoğanların artık tamamen numara olmuş olacak! Evet yepyeni bir çağ...
Zamanla köleleşiyoruz, belki kaçınılmaz. Ama lütfen bunu kutlamayalım...
Douglas Adams amca Otostopçunun Galaksi Rehberi'nde "ağaçtan hiç inmemiş olmak" ve "hatta mağaradan çıkmamış olmayı istemek" ile ilgili birşeyler yazmıştı. Daha üzerine ne denir bilmiyorum.
Aslında eve alıp ehlileştirdiğimiz (köleleştirdiğimiz) zavallı hayvanlara isim verirken, kendi numaralaşma (köleleşme) ve isimsizliğimize de seviniyoruz. Ben hiçbir şey anlamadım. Zaten ne yazdığımı da biliyo muyum bu saatte...
05 Ekim 2007
Dediler bir facebook var,
Olmaz dedim,
Israr ettiler
Vurdum, direndim.
Arkadaşlarını bulursun dediler,
İnanmadım...
Ama sonunda dayanamadım ve ben de feysbuk ailesine dahil oldum. Kedinin başına ne gelirse meraktan demişler.
Ha tamam eski arkadaşları buldum, ilkokul camiası olarak toplandık. Ancak hala içimde kötü bir his var. Sen gönüllü olarak, "Terms of Service" bilmemnesini bile okumadan üye oluyosun. Gelmiş geçmiş bütün bilgilerini dünyaya, her türlü saldırıya açıyosun. Cız cıbıldak kalıyosun. Peki bu işin sonu nereye varacak hiç düşünüyo musun?
Bilgi transferi yaygınlaştıkça ve veri transfer hızı arttıkça LiveCAM olayı iyiden iyiye gelişecek; küçültüp her nesneye monte edilecek. Biz de taze çimen görmüş koyun gibi, yahut şu anki kameralı cep telefonu misali başka alternatif olmadığı için LiveCAM destekleyen cihazlar satın alacağız. Cep telefonu olarak başlayacak, görüntülü telefonlar, GSM entegre televizyonlar, belki gözlük - kıravat iğnesi - yaka bilmemnesine varana kadar coşacak. Biz almaya ve memnun olmaya devam edeceğiz.
Mevcut cihazdan çıkan sinyaller her şekilde takip edilebilir, nereye işediğiniz dünyanın öbür ucundaki insanlar tarafından bilinebilir. Nereden ne aldın, kiminle görüştün..... Bunun nesi kötü? Onlarca senaryonun yanında sadece "istemiyorum" bile diyebilirim.
Geleceğe, özellikle teknolojinin bize getireceklerine(!) dair yoğun kaygılarım var.
Big brother is watching you!...at least i have the paranoia.
Olmaz dedim,
Israr ettiler
Vurdum, direndim.
Arkadaşlarını bulursun dediler,
İnanmadım...
Ama sonunda dayanamadım ve ben de feysbuk ailesine dahil oldum. Kedinin başına ne gelirse meraktan demişler.
Ha tamam eski arkadaşları buldum, ilkokul camiası olarak toplandık. Ancak hala içimde kötü bir his var. Sen gönüllü olarak, "Terms of Service" bilmemnesini bile okumadan üye oluyosun. Gelmiş geçmiş bütün bilgilerini dünyaya, her türlü saldırıya açıyosun. Cız cıbıldak kalıyosun. Peki bu işin sonu nereye varacak hiç düşünüyo musun?
Bilgi transferi yaygınlaştıkça ve veri transfer hızı arttıkça LiveCAM olayı iyiden iyiye gelişecek; küçültüp her nesneye monte edilecek. Biz de taze çimen görmüş koyun gibi, yahut şu anki kameralı cep telefonu misali başka alternatif olmadığı için LiveCAM destekleyen cihazlar satın alacağız. Cep telefonu olarak başlayacak, görüntülü telefonlar, GSM entegre televizyonlar, belki gözlük - kıravat iğnesi - yaka bilmemnesine varana kadar coşacak. Biz almaya ve memnun olmaya devam edeceğiz.
Mevcut cihazdan çıkan sinyaller her şekilde takip edilebilir, nereye işediğiniz dünyanın öbür ucundaki insanlar tarafından bilinebilir. Nereden ne aldın, kiminle görüştün..... Bunun nesi kötü? Onlarca senaryonun yanında sadece "istemiyorum" bile diyebilirim.
Geleceğe, özellikle teknolojinin bize getireceklerine(!) dair yoğun kaygılarım var.
Big brother is watching you!...at least i have the paranoia.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)