27 Ekim'de bir kızım oldu.
http://picasaweb.google.com/san.onur/Yagmur
Herkes önce nasıl hissettiğimi sordu. Tabii ki birşey hissetmiyordum. Ben erkeğim, erkeklerde kadınlardaki gibi hormonlar dolaşmıyor, farklı hormonlarımız var bizim. Eğer kafanda önceden deli gibi şartlanmışlıklar yoksa gerçekten bir çocuğunun olması öyle enteresan hisler uyandırmıyor. Garip değil yani bişey hissetmemek, normal olan hissetmiyor olmak. Siz siz olun gidip normal (kadın-adam olmayan) bir erkeğe nasıl hissettiğini sormayın; sorarsanız cevaba hazır olun.
Benim en çok düşündüğüm şey eşimin bu olayı sağlıklı şekilde atlatması idi. Doğrusu bebeği hiç düşünmedim bile. Neden bilmiyorum ama bebek zaten yoktu, var olan şey karımdı. Önemli olan sadece o idi. Endişelerim doğumhane kapısında doğumun iyiden iyiye uzaması sebebiyle tavana vurmuştu. Saat 11:00'de doğumhaneye giren eşim, saat 17:00'de doğuma başladı, 19:00'da doğum bitti, 20:30'da ancak odaya geldi. Ben hastaneye ancak 12:00'te yetişerek yanına girdim. Doğum başlayana kadar yanında, doğum bitene kadar doğumhanenin açık olan kapısının 1.5m yanında çığlıkları dinleyerek bekledim. Özellikle kapıda, problemli bir doğumu beklemenin ne kadar zor olduğunu şimdi gözlerimi kapayınca anlıyorum.
Ancak daha sonra düşüncelerin yarattığı hisler oluşuyormuş insanın içinde. İşte bunu beklemiyordum açıkçası. Önün -en az- 20 senenin ne kadar önemli olduğunu düşünüyorsun. Bir insan var elinde, istediğin gibi yetiştirebilirsin. "İstediğin gibi" ne demek?!! Senin yüzünden herşey olabilir o! Kendi hayatını düşünüyorsun. Babam bana şöyle yaptığı için ben böyle oldum. Kızım böyle olsun mu? Peki ben babam gibi davranırsam kızımın böyle olacağı nerden çıktı? Zilyon tane cevabı olmayan ve olmayacak soru!
Düşüncelerin getirdiği endişeler, endişelerin getirdiği durmaksızın tetikte olma hissi.
Herdaim yanlış yapmaktan korkan bir karakterin yanlış yapmaktan, davranmaktan daha fazla korkmasının yarattığı gerginlik.
Kendini disipline sokma gereği düşüncesi ama beceremeyeceğini bilerek o düşünce ile beraber gelen mağlubiyet kırıklığı.
Kızına bol bol zaman ayırmanın gerekliliğinin bilinci ile hayatın getirdiği şartların buna müsaade etmeyeceğini bilmekle beraber gelen büyüyecek çocuğa duyulan özlem.
Tüm babaların kendine verip de tutamadığı sözü senin de verip tutamayacağını bilmenin verdiği küçükbaş hayvan hissi.
Bunların yanında anlamsız bir depresyon esintisi de var içimde. Birdenbire sinirlenip, birdenbire bilinmez bir üzüntüye kapılıyorum. Bunları hiç belli etmiyorum. Karımın böyle şeylerden haberi olmamalı. İçi rahat etmeli, bana güvenmeli. Blog'u takip etmiyo allahtan...
Yazarım belki yine. Zaman olursa yazarım, niye yazmiyim ki?