...dım, ayaktayım ama ayakta duran tek şey bacaklarım anasını satayım. Gövde, üzerinde bir ser varsa gövdedir. Çimen de ayakta duruyo.
Peki ben kafamı nereye koydum? Sağduyumu filan? İnsanlığımı gören oldu mu peki? Bulan varsa buradan bana ulaşabilir mi?
Sağlıcakla kalın, eğer halen bir sağlıcağınız varsa. Onu da bulamıyorum.
14 Haziran 2012
02 Haziran 2012
Dağınıklık
Fabrikada ürünleri -hemen her yerde olduğu gibi- üst üste diziyoruz.
Plastik ambalaj hafif olduğu için, ancak daha önemlisi doğru dürüst
bir depo alanımız veya istif raflarımız olmadığı için mümkün olduğu
kadar yüksek sıralar yapıyoruz.
Şekil itibari ile üst üste dizilmek için dizayn edilmemiş ürünlerin
istifleri arada bir yıkılıyor. Özellikle geceleri. Neyse, istif
devrildiği zaman tekrar üst üste koyuyorsun. Zor iş değil ama can
sıkıcı tabi. İçeride fazla ürün varsa o zaman biraz daha can sıkıcı
oluyor, hareket kabiliyeti azalıyor. Yıkılan istifi dar alanda tekrar
yaptığında, ilk hali gibi olmuyor nedense. Daha kolay devrilecek bir
havası oluyor. Yani 1 hafta yerinde duran istif, bi şekilde
yıkıldıktan sonra yerine yapılan 1 gün duramayacak kadar kötü oluyor.
Onun dışında ürünlerin doğasından ve içine koyduğumuz plastik poşetler
sebebiyle, yerde ne kadar toz ve çöp varsa statik elektrik ile
üzerlerine çekiyorlar. Hem istif bozuk oluyor, hem de pis görünüyor.
Bir de kazara poşetler yırtılıdığında iyice bok oluyor iş.
Birkaç istif üst üste yıkıldığı zaman? Ana avrat sövüyorsun işte.
Benzer ürünleri ayıklamak, istif yapabilmek için yer açmak adına aynı
şeyi tekrar taşımak v.s. can sıkıcı şeyler. Amerikan filmlerinde
dağılan market ürünleri geliyor aklıma. Sonra birileri onları
toplayacak, ister filmde ister gerçek hayatta. Bizdekiler alt tarafı
plastik ürün. Poşetleri değiştirip / silip özenerek tekrar dizmek
mümkün.
Peki ya senin içindeki herşey üst üste yıkıldığı zaman ne yaparsın? Ne
yapacaksın? Ne yapılabilir? Aradığın hiçbir hissi yerinde bulamazsan?
Hemen hemen hepsi kırılmışsa? Plastik değil ki bu düşünce sağlam
kalsın... Meğer sağlam sandığım temellerim o kadar da sağlam değilmiş.
Belki de darbeler çok ağır ve peş peşe gelmiştir.
--
Onur SAN
Plastik ambalaj hafif olduğu için, ancak daha önemlisi doğru dürüst
bir depo alanımız veya istif raflarımız olmadığı için mümkün olduğu
kadar yüksek sıralar yapıyoruz.
Şekil itibari ile üst üste dizilmek için dizayn edilmemiş ürünlerin
istifleri arada bir yıkılıyor. Özellikle geceleri. Neyse, istif
devrildiği zaman tekrar üst üste koyuyorsun. Zor iş değil ama can
sıkıcı tabi. İçeride fazla ürün varsa o zaman biraz daha can sıkıcı
oluyor, hareket kabiliyeti azalıyor. Yıkılan istifi dar alanda tekrar
yaptığında, ilk hali gibi olmuyor nedense. Daha kolay devrilecek bir
havası oluyor. Yani 1 hafta yerinde duran istif, bi şekilde
yıkıldıktan sonra yerine yapılan 1 gün duramayacak kadar kötü oluyor.
Onun dışında ürünlerin doğasından ve içine koyduğumuz plastik poşetler
sebebiyle, yerde ne kadar toz ve çöp varsa statik elektrik ile
üzerlerine çekiyorlar. Hem istif bozuk oluyor, hem de pis görünüyor.
Bir de kazara poşetler yırtılıdığında iyice bok oluyor iş.
Birkaç istif üst üste yıkıldığı zaman? Ana avrat sövüyorsun işte.
Benzer ürünleri ayıklamak, istif yapabilmek için yer açmak adına aynı
şeyi tekrar taşımak v.s. can sıkıcı şeyler. Amerikan filmlerinde
dağılan market ürünleri geliyor aklıma. Sonra birileri onları
toplayacak, ister filmde ister gerçek hayatta. Bizdekiler alt tarafı
plastik ürün. Poşetleri değiştirip / silip özenerek tekrar dizmek
mümkün.
Peki ya senin içindeki herşey üst üste yıkıldığı zaman ne yaparsın? Ne
yapacaksın? Ne yapılabilir? Aradığın hiçbir hissi yerinde bulamazsan?
Hemen hemen hepsi kırılmışsa? Plastik değil ki bu düşünce sağlam
kalsın... Meğer sağlam sandığım temellerim o kadar da sağlam değilmiş.
Belki de darbeler çok ağır ve peş peşe gelmiştir.
--
Onur SAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)