***Sponsored Blog by Akbaş İnşaat***
Bir gün gelir, bir insan tanırsın. Üzerinden zaman geçer bu tanışıklığın. Arkadaş olursun. Sonra bir süre daha geçer, dostun olur. Üzerinden zaman geçer, bir de bakarsın, her gün görüşmek istersin.
Beytullah...
Adam vardır, yürürken önünden geçer. Adam vardır, yanından geçerken çarpar. Adam vardır, senden sadece alır. Adam vardır, içinden geçer ve sadece verir.
Beytullah...
Canın sıkkındır, çok kötü hissediyorsundur. Hiçbir şey yapmak istemezsin. Nefes almanın ağır geldiği günler yaşarsın. Hayatında yolunda giden birşey bulamazsın. Somurtmaktan, bıkkınlıktan, dişlerini sıkmaktan başın ağrır. Bir ara arkadaşına uğrarsın, sadece geçerken. Birden başının ağrısının geçtiğini farkedersin, gözünden perde kalkar gibi ağrı yok olur. Peşinden dişlerini sıkmadığını farkedersin, somurtmadığını.
Beytullah...
Çok insan tanıdım. Ama çok az insanlıktan anlayan insan tanıdım. Hatta "insanlıktan anlayan insanlar" grubu kurmak istiyorum ki, bu ayrı bir konu. Uzaydan Gelen Adam'dan bahsetmem lazım. Biraz bahsettim az önce. Ama hissettiklerim yazabildiklerimden o kadar fazla ki!
Adam modumu düzeltiyo, karnımı doyuruyo, ihtiyaçlarımı görüyo (henüz Sefaköy'e gitmedik ama gideceğiz inşallah), muhabbeti süper. Bana tok karnına yemek yedirebilen dünyadaki tek kişi olduğundan uzaydan geldiğinden şüpheleniyorum.
Yüzünü görünce kendimi iyi hissediyorum. Bunu bana yapabilen 3 kişi var sanıyorum. En sık görüştüğüm Beytullah.
Kulağımı ısıran başka kimse yok. Genel olarak beni ısıran kimse yok. Muhtemelen gezegenine götürmek için kulaklardan doku örnekleri alıyor. Alsın, helal olsun.
Alıngan mı? Kimine karşı evet. Adama demediğimi bırakmıyorum, gıkı çıkmıyo. Yani, çıkıyo da, hepsine gülerek karşılık veriyo: "Şaftına vuriyim Onur!"
Çay ısmarlıyo. Durmadan. Ve durmadan da sigara. Kaza eseri içmek istemediğini söylersen alacağın tek cevap var: "Zigiç". Ve peşinden kahkaha.
Çok küfür ediyo. Ama alışkanlıktan. Bu kadar küfür edip içinde zerre kadar kötülük barındırmayan adamdır. Bu kadar küfür etmesinin bir tek sebebi var, biliyorum, ama buraya yazamam.
Adam vardır, seni sever, adam vardır, sen de onu seversin. Beytullahsa eğer konu, sen onu seversin, o da seni. Beytullahsa eğer konu, geri kalan teferruattır.
30 Ocak 2014
25 Ocak 2014
Yatakta Şarap Sigara
Başlıkta şarap yazarken "arap" geldi aklıma. Ama ben arap olmama rağmen biracıyım daha çok. Efes, kutu olsun. Şişe severim ama sonra bakkala gidip depozito (Türkçesi ne bunun?) almaya / vermeye üşenirim. Geri dönüşüme (recycle diyollar) götürmeye de. Genelde üşenirim. Konudan da koparım hızlaaaaa...
4 yıldır evliyim. Saçımı süpürge ettim desem yalan olmaz. Bir gece, sabah karşı 4'te benim şoför beni makinenin önünde yerde yatarken bulmuş, yalnızım içerde. Elektrik çarptığı ve öldüğüm aklıma gelen ilk şey. Benim de aklıma aynısı gelirdi. Ama peşinden gidip arabada sabaha kadar uyumaz, gerekirse camı, kapıyı ve hatta duvarı kırıp içeri girerdim. Neyse. O dönem öyleydi. Gündüz çalış, peşinden gece de. Arıza zaman alsın, ertesi gün devam et çalışmaya, olayı çöz, 36 saat, çoğu ayakta. Akşam otobüsle Sakarya'dan İstanbul'a. Çoluk çocuğu topla, durmadan geri Sakarya'ya, kişi seni bıraksın fabrikaya, ertesi günkü iş için kalıp değiştirmeye çalışırken makinenin önünde uyuyakal, 18-19 anahtar ile 22-24 arasında, allen anahtarların üzerinde... Bu gözler neler gördü, bu kulaklar neler duydu, bu kafa nerelerde uyuyakaldı. Çoğu zaman son cümlenin son kısmı söylenmez, bir de sonraki paragrafın ilk cümlesi...
33 yaşında yorgunluktan uyanamayıp gece altıma çiş yapmış olma vakam toplam 2 kere olup, halen utançla mı yoksa gururla mı yoksa salaklıkla mı ve -doğrusu- aptallıkla mı anacağımı bilemiyorum. Anacağım deyince aklıma anacığım geldi. Blogumu bilmiyo. Gerçek kendim olup gerçekten 2 kişi hariç herkesten saklanabildiğim yer. Oha, süpermiş!
...ve cidden tuvaletin yerini şaşırdım lan! Bu nası şarap?!?
Yatakta şarap ve sigara konusuna dönersek, 4 senedir ilk defa evin içinde sigara içiyorum, ilk defa yatakta içki içiyorum, şu anda ikisini birlikte yapıyorum ve kucağımda bilgisayar internete boş data yükleyerek "generating uninteresting knowledge" yapıyorum (tırnak içindeki tabiri arattım, google'da yok; okuyanlardan biri bunu fenomen olarak yayarsa küllerime referans versin; muhtelif varyasyonlar da yok google'da, bildiğin tez konusu abi bu generating interesting knowledge).
Neyse ne, 4 yıldır süren var olmayan ama kara bulut gibi çöken baskılara boyun eğme dedim. Tabi bi de kılıbık olmanın verdiği eziklikle (bütün evli erkekler kılıbık bu arada, ataerkil gibi görünen anaerkil toplumuz, bunu da yazmam lazım bi ara; gerçi Tyler tek cümlede ifade etmişti) ve evde yalnız olmakla beraber şarabın daha sonra vereceği cesarete güvenerek: "BEN DE NEFES ALIYORUM, BENİM DE DUYGULARIM VAR, BENİM DE FİZİKSEL İSTEKLERİM ve BAĞIMLILIKLARIM VAR".
Oh be.
Tuvaleti bulamazken nasıl düzgün yazıyorsun diyene (biri beni uyarsın, "de"ler doğru mu, "ki"ler filan?):
1- Disiplin (obsesifim bu konuda, doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum)
2- Zaman (her kelimeyi 2 kere silip düzeltiyorum, doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum)
3- Bittikten sonra 3 kere okuyorum. Çoğunlukla yazdıklarımın hepsini siliyorum. Üzerimde zerre kadar ABD-vatandaşı-kendine-güveni yok. In anyone we trust. (doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum).
4 yıldır evliyim. Saçımı süpürge ettim desem yalan olmaz. Bir gece, sabah karşı 4'te benim şoför beni makinenin önünde yerde yatarken bulmuş, yalnızım içerde. Elektrik çarptığı ve öldüğüm aklıma gelen ilk şey. Benim de aklıma aynısı gelirdi. Ama peşinden gidip arabada sabaha kadar uyumaz, gerekirse camı, kapıyı ve hatta duvarı kırıp içeri girerdim. Neyse. O dönem öyleydi. Gündüz çalış, peşinden gece de. Arıza zaman alsın, ertesi gün devam et çalışmaya, olayı çöz, 36 saat, çoğu ayakta. Akşam otobüsle Sakarya'dan İstanbul'a. Çoluk çocuğu topla, durmadan geri Sakarya'ya, kişi seni bıraksın fabrikaya, ertesi günkü iş için kalıp değiştirmeye çalışırken makinenin önünde uyuyakal, 18-19 anahtar ile 22-24 arasında, allen anahtarların üzerinde... Bu gözler neler gördü, bu kulaklar neler duydu, bu kafa nerelerde uyuyakaldı. Çoğu zaman son cümlenin son kısmı söylenmez, bir de sonraki paragrafın ilk cümlesi...
33 yaşında yorgunluktan uyanamayıp gece altıma çiş yapmış olma vakam toplam 2 kere olup, halen utançla mı yoksa gururla mı yoksa salaklıkla mı ve -doğrusu- aptallıkla mı anacağımı bilemiyorum. Anacağım deyince aklıma anacığım geldi. Blogumu bilmiyo. Gerçek kendim olup gerçekten 2 kişi hariç herkesten saklanabildiğim yer. Oha, süpermiş!
...ve cidden tuvaletin yerini şaşırdım lan! Bu nası şarap?!?
Yatakta şarap ve sigara konusuna dönersek, 4 senedir ilk defa evin içinde sigara içiyorum, ilk defa yatakta içki içiyorum, şu anda ikisini birlikte yapıyorum ve kucağımda bilgisayar internete boş data yükleyerek "generating uninteresting knowledge" yapıyorum (tırnak içindeki tabiri arattım, google'da yok; okuyanlardan biri bunu fenomen olarak yayarsa küllerime referans versin; muhtelif varyasyonlar da yok google'da, bildiğin tez konusu abi bu generating interesting knowledge).
Neyse ne, 4 yıldır süren var olmayan ama kara bulut gibi çöken baskılara boyun eğme dedim. Tabi bi de kılıbık olmanın verdiği eziklikle (bütün evli erkekler kılıbık bu arada, ataerkil gibi görünen anaerkil toplumuz, bunu da yazmam lazım bi ara; gerçi Tyler tek cümlede ifade etmişti) ve evde yalnız olmakla beraber şarabın daha sonra vereceği cesarete güvenerek: "BEN DE NEFES ALIYORUM, BENİM DE DUYGULARIM VAR, BENİM DE FİZİKSEL İSTEKLERİM ve BAĞIMLILIKLARIM VAR".
Oh be.
Tuvaleti bulamazken nasıl düzgün yazıyorsun diyene (biri beni uyarsın, "de"ler doğru mu, "ki"ler filan?):
1- Disiplin (obsesifim bu konuda, doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum)
2- Zaman (her kelimeyi 2 kere silip düzeltiyorum, doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum)
3- Bittikten sonra 3 kere okuyorum. Çoğunlukla yazdıklarımın hepsini siliyorum. Üzerimde zerre kadar ABD-vatandaşı-kendine-güveni yok. In anyone we trust. (doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum).
Ev Yapımı Şarap
Oy anam oy desem yeterince açık olur mu? Olmaz di mi?
Bulgaristan göçmeni, daha detaylı olarak Naim Süleymanoğlu ile aynı dönemde gelen ve sanyi elektriği konusunda memlekette eline su dökebilecek çok az insan olduğunu düşündüğüm (mühendisim la ben de, düşünebilirim bunu tabi) Hüseyin Abi evde şarap yapmış. Bi şişe de bana verdi. Salı günü galiba.
2 litrelik Fruko şişesinde. Yarın iş yok diye içeyim biraz dedim. Şimdi beklenti benim şişeyi bitirdiğim ve süper olduğum üzerine kurulu olabilir. Mamafih, Fruko etiketinin üst çizgisine gelemedim ve süper oldum. Oy ki ne oy...
En sevmediğim facebook'ta (madem sevmiyosun neden takılıyosun sorusunun cevabı şimdilik -yalnızca şimdilik- yasal uyuşturucu olduğu için kullanmaktayım) en olmadık insanlara olmadık cinsel tacizler içine girdim. Ve sahte hesap RULEZ!
Nitekim devlet babanın internet üzerindeki sansür politikası sebebi ile içimde büyük bi ateş vardı. TRT'nin artistik patinaj yayını konusundaki kararsızlığı beni ateşledi, Ekşi Sözlük'teki bir yazı da beni patlattı. Durmadan porno üzerine konuşmak, porno tiyatrolarının oynatılmasının desteklenmesi, sinemada porno oynatılması, anaokullarında "eğitim" adı altında porno film seyrettirilerek (ele yüze, sağa sola boşalma sahneleri dışında) gençlerin erken gelişimlerinin desteklenmesi ve "siz işte böyle var oldunuz" temasının pekiştirilmesi konusunda süper destekler vermek, jöleli gibi Bağcılar Belediyesi sponsorluğunda ilçenin en büyük salonunda çıkıp bu konu ile ilgili konuşmak ve verdiğim örnekleri gerek slayt, gerek vine, gerek -nispeten- uzun metrajla desteklemek filan filan gibi çoook şey istiyorum. Esenyurt Belediyesi de olur, eve daha yakın. Bu kafayla şimdi otobandan Bağcılar'a üşeniyorum.
Normal bu. Ben Clémentine dizisini seyrettim; herkesle beraber TRT'de -evet aynı TRT-. O dönem gelişme zamanımdı, 7 yaş ve biraz öncesi. Karakterin patlayıp ömrünün sonuna kadar eline vereceği dönemler. Verdi de... Vaadedilen ile gerçekleşen arasında bi fark yok. Onun için ne intiharı düşünürüm, ne uyuşturucuyu. Ben vaadedileni aldım. Evkur kadar güvenilir bir hayat. Elimde at yarraa var, yer misin?
Bulgaristan göçmeni, daha detaylı olarak Naim Süleymanoğlu ile aynı dönemde gelen ve sanyi elektriği konusunda memlekette eline su dökebilecek çok az insan olduğunu düşündüğüm (mühendisim la ben de, düşünebilirim bunu tabi) Hüseyin Abi evde şarap yapmış. Bi şişe de bana verdi. Salı günü galiba.
2 litrelik Fruko şişesinde. Yarın iş yok diye içeyim biraz dedim. Şimdi beklenti benim şişeyi bitirdiğim ve süper olduğum üzerine kurulu olabilir. Mamafih, Fruko etiketinin üst çizgisine gelemedim ve süper oldum. Oy ki ne oy...
En sevmediğim facebook'ta (madem sevmiyosun neden takılıyosun sorusunun cevabı şimdilik -yalnızca şimdilik- yasal uyuşturucu olduğu için kullanmaktayım) en olmadık insanlara olmadık cinsel tacizler içine girdim. Ve sahte hesap RULEZ!
Nitekim devlet babanın internet üzerindeki sansür politikası sebebi ile içimde büyük bi ateş vardı. TRT'nin artistik patinaj yayını konusundaki kararsızlığı beni ateşledi, Ekşi Sözlük'teki bir yazı da beni patlattı. Durmadan porno üzerine konuşmak, porno tiyatrolarının oynatılmasının desteklenmesi, sinemada porno oynatılması, anaokullarında "eğitim" adı altında porno film seyrettirilerek (ele yüze, sağa sola boşalma sahneleri dışında) gençlerin erken gelişimlerinin desteklenmesi ve "siz işte böyle var oldunuz" temasının pekiştirilmesi konusunda süper destekler vermek, jöleli gibi Bağcılar Belediyesi sponsorluğunda ilçenin en büyük salonunda çıkıp bu konu ile ilgili konuşmak ve verdiğim örnekleri gerek slayt, gerek vine, gerek -nispeten- uzun metrajla desteklemek filan filan gibi çoook şey istiyorum. Esenyurt Belediyesi de olur, eve daha yakın. Bu kafayla şimdi otobandan Bağcılar'a üşeniyorum.
Normal bu. Ben Clémentine dizisini seyrettim; herkesle beraber TRT'de -evet aynı TRT-. O dönem gelişme zamanımdı, 7 yaş ve biraz öncesi. Karakterin patlayıp ömrünün sonuna kadar eline vereceği dönemler. Verdi de... Vaadedilen ile gerçekleşen arasında bi fark yok. Onun için ne intiharı düşünürüm, ne uyuşturucuyu. Ben vaadedileni aldım. Evkur kadar güvenilir bir hayat. Elimde at yarraa var, yer misin?
22 Ocak 2014
Deneme
Ülkeyi bu kadar zorlayan bir ahval ve şerait içinde bizim gibi sade vatandaşların kendilerini atabilecekleri son liman mizahtan başka ne olabilir diye düşünürken karşıma çıkan komik karikatürler, yazılar, asparagas haberler ile neşemi bulmak üzere iken çıkan makine arızaları ile üstüste binen alacakların borçları karşılamamasını müteakip sürekli bir parasızlık ile vergi ve ssk borçlarının birikmesi ile sonuçlanan geri gidişe bir dur deme vazifesi ile işletmeyi satmayı denemem ile hüsrana uğramam arasında geçen 2 haftada eve gitmek istemeyen bünyeden işe gitmek istemeyen bünyeye terfi edişin bilinci ile içine gireyazdığım depresyonvari ruh halimi açıklamaya çalıştığım evdeki ses evdeki ses bam bam eşimden yediğim sessiz ama etkili zılgıtlar ile onun hayattan beklentileri ile benim içinden çıkmaya çalıştığım bataklığın uzaktan yakından ilgisinin olmamasının açık seçik şekilde toplam 65 karakterle bir sms içinde belirtilmesi ile eşiğinde bulunduğum depresyonel baskıya artık direnemeyerek içine düşmemle sonuçlanan olaylar silsilesi ile arkadaşsız kalmışlık yalnızlık ve konuşacak insan bulamayışın neticesinde kendini iyice kendine kapatan karakterimiz yani ben kaldırımda var olan global tüm trafik kurallarına uyarak yürürken gözümden damlayan o tek damla yaşın bedelini kimin ödediği ile kimin sebep olduğu sorularına kendisinden başka cevap bulamadığından artık içine düştüğü bu durumda ölünün üzerine kürekle toprak atılması gibi depresyon örtüsü ile de örtünce önüm arkam sağım solum depresyon olması ile birlikte artık ne yapmam gerektiğini çok iyi bilmekle hiçbirşey yapamıyor olmak ayrışımını dahi bilerek kıpırdayamadığımdan filhakika kıpırdadığım bugünkü son durumda gerek ticaret odasının iç tetkik prosedürleri gerekse de esnaf ve sanatlarlar birliğinin istanbul merkezindeki ve ankaradaki konfederasyonunun ilgili bölümlerinin karşılıklı zıtlaşmamıza rağmen her seferinde telefonu açmazlıktaki başarıları beni kendimle ilgili sürekli şüpheye düşürürken arada bir kendime karanlığın en yoğun olduğu zaman şafaktan önceki zamandır diye yalan söylememle birlikte o şafak 4 yıldır hiç sökmez ve ben aynı batak içinde hiç durmadan kendimi tüketirken boş zaman özlemi ile yanıp tutuşur ve boş zamanlarımda sike sürülecek iş yapmazken başımı alıp bedenimden ayırıp gezmeye gönderme arzusu aradaki boyun bağlantısının tekrar birleşmezliği tereddütüyle arada kalmış olmaktan sebep varoluşumu sorgulamamın artık ergenlik çağında olmadığım için saçmalığı ile dine dönüş ile ateizm arasındaki gelgitlerin de eklenmesi sonucunda yine yeni yeniden kıpırdayamamak ve esasen şartların o kadar sıkışık olmadığının farkında olmakla birlikte kendi kendini bu derece köşeye sıkıştırabilmekteki insan ötesi başarının çağımızın bir hastalığı olup olmadığının analizi ancak insanlarla münakaşa, münazara ve müsterih bir düşünce ile ortamdan uzaklaşmak iken bir ortama sahip olamamanın verdiği coşkun eziklikle birlikte ezelden var olan aşağılık kompleksini bir arada taşımak 54 kiloluk vücuda ve 1.4 kg'lık beyine ağır gelmezken uzun namlulu tüfekle 10km koşan komandonun son dakikalarda yıkılma hissi gibi ben de artık yıkılma hissi içinde cesaretle boğuşmakta iken o şanslı komando gibi mesafeyi bilerek değil bilmeyerek koştuğum ve taşıdığımdan kelli yıkılıp yıkılmama kararı arasında gidip gelerek, zaman zaman çölde serap gören susuzlar gibi olup, aynı zamanda çölü geçmek için su aramak değil susuzluğa alışmak gerektiğini de bilerek, kısacası her bi boku bilip her bi boktan haberdar olup dakikası dakikasına ne yapılması gerektiğini ve çizdiği rotanın sonunun nereye varacağından hemen hemen emin olup bi sik yapmadan mal gibi oturmayı tercih edip ve bunun da sonunun ne olacağından adı gibi emin olup, aslında hayatın o kadar da karmaşık olmadığını bilip, evet evet bunu da bilip, yine de koyun gibi otlayıp kesileceği zamanı beklemek gibi hiçlikler ve tümlükler arasında dolanan kişiyim.
Çok yorgunum. Kafam çok yorgun.
Çok yorgunum. Kafam çok yorgun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)