Ben ilkokul 2, 3 ve 4'e giderken Şirinevler'de oturuyorduk. Mahallede bisiklet çok moda idi. Bir de çok sık geçen kamyonların altında kalmamaya çalışıyorduk.
Bir dönem Şahin diye bi çocuk türedi mahallede, ortalamadan daha büyük yaştaydı. Sarı bi bisikleti vardı, yeni bir bisikletti. Yanlış hatırlamıyosam, kadrosunun üzerinde vitesi vardı, çok artistik bi bisikletti. Durunca "çıt" sesi ile vites değiştirirdi. Sanki araba... Ama bilmiyoduk tabi sistemi. İlk gördüğüm vitesli bisiklet olabilir. Abim daha iyi hatırlar.
Bu Şahin denen çocuk muhtemelen geldiği mahallede arka kaydırmayı öğrenmiş, bizim mahallede "ben buldum" diye hepimizi keklemişti. Düz gidip hızlanıyosun, sonra arkayı kaydırarak 180 derece dönüyosun. Arka freni sıkarak. Bildik bir hareket.
Abimle benim de bir tane Cevher marka bisikletimiz vardı. Dolma lastik. Minicik bişey. Ne makineydi ama! Hızlanana kadar bacaklar ağrır, biraz sert dururken takla atar. Takla atar dediğim, sağa sola değil, seninle beraber öne doğru... Bi tek ön fren vardı. Fren analog gibi değil, dijital gibi çalışırdı. Yani freni az sıkabilmek biraz maharet isterdi. On - Off gibi çalışırdı. Muhteşem bi dinamik tasarım... Ama mahalledeki Şahin Dönüşü furyasına biz de katılmıştık.
Dolma lastik, bi tek ön fren ile abimle ben de Şahin dönüşü yapabiliyorduk. Çoğunlukla. Dizlerimde hala Şirinevler asfaltının izleri var. Sabah işe gelirken bu aklıma geldi.
Sonradan Şahin'le bi kere konuşmuştum. Piçin teki. Şimdi gelse dükkanda çay bile taşıtmam. Hey gidi hey!
Abime sevgilerle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder