Kaç sene olmuş elimi sürmemişim buralara. Yazık günah... Dün facebook ve twitter'ı kapattıktan sonra bugün de google+'ı kapattım. Hür generalim. Tabii geri döndüm buraya. Daha güzel burası. Daha yalnız sanki.
Neyse ne. Gelelim ney konusuna.
Portekiz'de yaşayan abim ailesi 2 haftalığına memleketi ziyarete geldiler. Bir akşam abimle metrobüs çıkışında buluşup anneme gittik. Abimin elinde mimarların da kullandığı silindirik proje çantası vardı. Gün içinde grafiker arkadaşları ile buluşmuş olduğunu bildiğim için abime verdikleri bazı çizimler olduğunu sandım, sormadım bile.
...ammaa... Anneme gittik, abim "hahaaa" diyere kutuyu açtı. NEY! Başladık üflemeye. Ölü osuruğu tıslamasından başka ses gelmiyor. Nefessizlikten bayılacağız neredeyse. Sonra biraz youtube, biraz sağdan soldan bir şeyler okuduk. 4 saat sonunda farenin üzerinde basınca çıkan ses (mıyk) duyuldu. Rahatladık, evlere dağıldık.
Sağ el üstte veya sol el üstte olarak çalınabilen neyler var. Abim bu neyi yanlış almış, sol el üstte. İkimizin de çok hoşuna gittiği için abim kendine bir tane sağ el üstte ney alıp memleketine döndü, bunu bana bıraktı.
Ben biraz aşık olmuş gibi oldum. Olabildiğince basit, hiç bir özelliği olmayan bir kamış parçası. Sümerlerden beri kullanılan bir çalgı. Böyle güzel sesler bundan nasıl çıkıyor arkadaş... 15 Nisan'dan beri çalmaya çalışıyorum, internette bir sitedeki dersleri takip ediyorum.
Parmaklar koptuktan sonra bir daha bir şey çalamazmışım gibi geliyordu. Yani bir araştırma yapmamıştım ve enstrüman çalma konusunu kafamdan silmiştim. Şimdi ney üflemekten başka bir şey düşünemiyorum. Ney üflemediğim zamanlarda arabada isem ney dinliyorum. Diğer zamanlarda ıslık üflüyorum. Ney beni içine aldı.
Önümde kocaman bir dağ gibi duran ve tırmanmam gereken bir Türk Sanat Müziği teorisi var.
Bakalım bu yaştan sonra ne kadar ilerleyeceğiz... Biri bana la versin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder