04 Aralık 2011

Sadece...

...yazmak istedim. Çok sıkıldım. Az önce, son zamanlarda beni heyecanlandıran tek şeyin bir hikaye fikri ve raftan yeni bir kitap seçmek olduğunu farkettim. Motosikletle her zaman 80'le girdiğin viraja gece, don varken 120 ile girmek bile heyecan vermiyosa, ya sen o motorun üzerinde değilsin, ya da sen sen değilsin.

Bişeyler yapmak gerekli mi? Belki de gerekli değil. Belki sadece alışmak gerekli. Askerlik bile çok kolay geçmişti benim için. Gerekli - gereksiz şalterleri kapatıyosun. Önünde yapman gereken şeyler var. Onları yapıyosun. O kadar. Hayata da öyle alışmak gerek galiba. Önünde yapman gereken şeyler olsun, onları yap, yaşlan. Bu da enteresan bir fikir. Aslında şalterleri kapatmadan denenebilecek bişey. Bakalım manda olabiliyo muyum...

Ya da gerçekten silkinmek, bişeyler yapmak gerek. Bisikletle Şırmak'a kadar gitmek gerek mesela. Ya da TC sınırı boyunca bir tur atmak, tellerin dibinden, yürüyerek. Sonuç? Saçma ya herşey. Uyumam lazım aslında. En güzeli. Ama uyuyunca da bana zaman kalmıyo be kardeşim. Haftada 7 gün çalışır mı bi insan? Yani tamam, çalışırsın da, evin arkasındaki ahırda inek besleyen çiftçi de değilsin ki. İnek için haftanın bir günü yok, her gün sağacaksın, yem - ot - su vereceksin filan. Eğer ben çiftçi değilsem ineğim demek ki. Haaa, doğru lan! İyi ki yazmışım. Şimdi anladım neden gerizekalı gibi hissettiğimi. Eureka! İnekmişim! Yaşasın. Toynaklarım klavyede uçuyordu sanki. Bir tren geliyordu çuuff çuufff... Ne güzel günlerdi o günler. Çayırlar, çimenler... Yarın değişiklik olsun diye yine çayıra çimene gidelim mi?

Yaa evet, 2 tane kalıp değişecek, Pazartesi gününe yetişmesi gereken mal var. Ayrıca ay sonu hesaplarına daha başlamadım bile. E peki neden gidip yatmıyosun evladım? Çünkü rüya göremiyorum artık. Mart ayında onlarca erkekle sevişmiş mırnav kedi gibi uyuyakalıyorum. Sabah tekrar işe. Gece rüya görmüyosan uyumak neden? Beni kim alıp götürecek buralardan? Kitap okumaya zaman bulamazken tek çare rüya. Bir ara lucid dream ile ilgili çook şey okumuştum. İlk başıma geldikten sonra kardeşimin başına geldiğinde. Yapabileceğimi, kontrol edebileceğimi hissettim. Yapabileceklerimden bilinçaltım korkmuş olmalı ki o gün bu gündür rüya görmüyorum. Haa, gördüm geçenlerde, süperdi. Ortağımla muhasebeciyi gördüm. Harika di mi? Ben hortlaklarla yağlı güreş yapmak, ılık Bodrum sahillerini kana bulamak gibi şeyler isterken gidip iş rüyası gör. Afferin sana. Sok kıçına o rüyayı. Gündüz zaten o var, gece neden bi daha oluyo ki? Hasta mısın kardeşim? Evet.

Dişim de şişti. Çok güzel oldu. Aynaya baktığımda gördüğüm asimetri çok güzel. Yüzümün sol tarafı şişmanmış gibi. Kilo bana yakışacak demek ki. Önümüzdeki 10 senelik planımda en az 2 kilo almak var. Lise 2'den beri, herhalde 1995 oluyo, aynı kiloda olur mu bi insan? Askerde kilo alırsın dediler, babayı aldık. Evlenince dediler, mafiş. İşe güce girince, yok. 30'unu bi geç de. Geçtik ama sağdan atıp soldan geçtik. Gerçi aynı kiloda kalmıyorumdur. Akşamları 1 kilo daha hafif olabilirim. Günlük eşyalarla 58, çıplak 53. Boynumdan assam kendimi biraz daha düşer. Libidom da düştü zaten. Siktir et, kullanmıyodum. İnşallah ihtiyacı olan biri bulur. Gazeteye ilan vermek gerekir mi, hükümsüzdür gibilerinden. Bulan adam benim libidomu kullanarak çocuk yapsa bana ne kadar benzer? Libidom değil canım, adam da değil, çocuk. Günün birinde arabayla yanlışlıkla çarptığım çocuk benim 2. libidomdan öz çocuğum olsa, ilk görüşte bana baba der mi? Yoksa herkesin söylediği gibi "önüne baksana hayvan herif" mi der? O da kırmızıda geçmeseydi. Hem az ilerde üst geçit var. Yusufpaşa'da canım. 35C'ye binmeyi özledim nedense. Güzeldi. Akşam Taksim'den 35C'ye binenler hep üçgen vücutlu amcalarla üçgen vücutlu ablalardı. Şişhane'den bi salıyodu adam otobüsü, ayaktakilerin yaşamla aralarındaki tek bağ o tavana bağlı demirlerdeki koptu-kopacak tutamaklar. Bazı ablalar yaşamla ölüm arasındaki ince çizgiyi ikiye bölüp tek elle tutunur, diğer elle de omuzlarına asılı çantalarını tutarlardı. Ama virajda ayaklar havalanmış. Öyle yani. Şoför bakıyo itiraz eden yok, bileşke kuvvetle denemeler yapıyodu. Ampirik bir akademik çalışma olsa gerek. Yokuş aşağı son sürat viraja girip, virajın en sert yerinde yapılabilecek en sert fren. Virajda ayakları yerden kesilen, tutamaklarda pastırma gibi ama açılı şekilde sallanan insanlar fren etkisi ile senkron bir şekilde, eller yerinde sabit olacak şekilde, havadaki bacaklar öne doğru gidip geliyo. Olaydı o körüklülerde şimdiki gibi kamera sistemi, online yayın filan, her gün iett'nin sitesinden 35C seferlerini seyrederdim. Akıllı tivi görüntüleri. Yaşamışsındır sen de. Düşünsene kameraya kayıt etmek isteyeceğin görüntüleri. Ya da yapılması gereken andan birkaç milisaniye sonra aklına gelen esprileri. Tam zamanında yapılmayan espriler seni gerizekalı gibi gösterir, 2 milisaniye geç kalsan bile. Zaman içinde alışırsın sen de, zamanı geçen esprileri yapmazsın. Ama içinde kalır o. Sonra eve gidince gülersin. Evde birileri varsa kızlar tuvaaletine kaçıp orada gülersin. Gülmek iyidir. Ama insanlara gülmeyeceksin, anlamıyolar. Kendi kendine güleceksin. Gülmek dediğim güleryüz. Kendi kendine güleryüzlü olacaksın. Ama insanlara değil. Onlara rol keseceksin. İnsanlık tarihinin en olmadık dertleri seni bulmuş gibi suratla gezeceksin. İçindeki güleryüzlü vatandaş öne mi çıkmak istiyo, hemen kızlar tuvaaaletine gidip orada kendine güleryüz gösterip içindeki canavarı sakinleştireceksin. Ondan sonra yine derler senin, çile seninmiş gibi dolaşacaksın. Bilmeyecek insanlar seni. Hiç ama hiç bilmeyecekler. Adını bile bilmeseler hatta. İşyerinde sahte isim kullansan mesela, adın Onur değil de Halit olsa, sen de kafandan Halit'e bir karakter çizsen ve işyerinde öyle dolaşsan. Sana Halit dedikleri için sen de o karaktere rahat bürünüp içinde kalsan. Sonra işten çıkınca biri Onur deyince kendine gelsen, hani parmaklarını şıklatınca bişey hatırlamama sendromu var ya, onun gibi. Doktor Çekil, Bayan Haydi. Güzel. Bir dahaki iş hayatımda, olmadı bir dahaki hayatımda filan, denemek lazım. Zaten bişeyler denemeden hayat nasıl geçer ki? Deneyemiyosan da deneyenlere engel olma. Denemiş olanların deneyimlerini oku. Güzel olur. Euler, çiçekler filan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder