12 Nisan 2011

Bir Abim Var...

Bir abim var. Aslında bilinen "abi"ler gibi değil pek. Ya da bana öyle geliyor. Aramızda 1.5 yaş var. Arkadaş gibi ama tam da abi gibi. Ama biz tam olarak kardeş gibi de değiliz. Pek öyle sırdaş da olmadık hiç. Aramızda garip, bayaa garip bir saygı durumu var. Kelimelerle anlatamıyorum.

Accayip zeki bir adam. Sadece zeki değil, ortalıkta dolaşan o kadar çok "sadece zeki" insan var ki! Adam accayip akıllı. Kafasını kullanmaya üşenmeyen bir insan (kafasını kullanmaya özellikle üşenen, bu üşengeçliğinden sıyrılmamak için dünyayı yürüyerek dolaşacak insanlar ile ilgili ayrıca bir yazı yazmak istiyorum). En güzel özelliği kafasını kullanmamaya üşenen bir insan.

Düşünüyorum düşünüyorum ama bulamıyorum. Ben bu adamı neden seviyorum, bilmiyorum. Eskiden bu kadar çok sevmiyordum belki; ya da sevdiğimi bilmiyordum. Kuvvetle muhtemelen çevremdeki insanlar ile ilgili bir durumdu. Açıklamak lazım bu kısmı.

Etrafında çok fazla insan yoksa, nispeten kapalı bir hayat yaşıyorsan, diğer 2 ayaklıların hepsinin yakınındakiler gibi olduğunu sanıyorsun. Çünkü senin dünyan o kadar. Gavurlar "prediction" diyorlar galiba buna.

Sonra büyüyorsun, etrafındaki insanların sayısı -benim için mevcut şartlar altında- fazla fazla artıyor. Vakt-i zamanında etrafındaki insanlar kanalı ile yaklaşık olarak tahmin ettiğin, beklediğin, umduğun (ya da her neyse) 2 ayaklı yaratıkların ortalaması dramatik olarak düşüyor. Daha çok insan tanıdıkça ortalamanın düşüşü ivme kazanıyor. Sadece kafayı kullanmak ya da zekadan bahsetmiyor olsam da temelde olay bu noktadan başlıyor.

Bir nokta geliyor, abinle tekrar konuşuyorsun. Ne olduğu çok önemli değil, çayın şekerini saat yönünde mi karıştırmak, tersine mi karıştırmak bile olabilir. Anlıyosun, ki bu çok ağır bir anlak durum, çok ağır bir darbe gibi, o senin zamanında yanında pek bulunmadığın, pek normal saydığın adam, aslında cebinde yaşamak isteyeceğin, tek bir an yanından ayrılmak istemeyeceğin bir insanmış.

Aslında referansı yanlış kurdum gibi oldu. Dünya bok olduğu için sen güzelsin demek gibi. Öyle demek istemedim. Başka muhteşem arkadaşlarım da var benim. Sadece öküzler arasında yaşıyor değilim. Çok orjinal, marjinal, zeki, akıllı, tahsilli vs. insanlar da tanıyorum. Ama bu adamda farklı bişey var. Tasvir etmesi kolay değil. Yanında değilken sürekli onunla beraber olmak istiyosun mesela. Ama karşı karşıya otururken dimağın duruyo, aklından söyleyecek tek kelime geçmiyo, çayın ne tarafa karıştırılacağı bile... Çok pis kasılıyorum, içimden kasıldığım için kendimle dalga geçiyorum. Ama bu beni rahatlatmıyo, daha beter kasıyorum kendimi. Salamıyorum yani. 3. bir kişi varsa ortada, hiç sorun yok. Süper muhabbet oluyo. Anlamıyorum.

Hee, diyeceksin ki nerden aklına geldi böyle bişey yazmak. Bi Nook muhabbeti geçiyodu; konu arasında bana bir cümle yazmış. O kadar.

3 yorum:

  1. bak tahsisimi ilm-i beser ruhu uzerine yapmis olmam gerektigini vurgulayan cok ilmi beserci dostum var, biliyorum da konusuyorum yani, ama simdi sana "abinin yaninda bundan bundan kelli kasiliyorsun" demek yemedi. :/

    YanıtlaSil
  2. Öyle deliler gibi kasılıyor değilim ama konuşacak konu çıkarmak zor geliyor. Abim gözümde öyle bir yerdeki, boş konuşup ne kadar boş bir insan olduğumu öğrenmesini istemiyorum. Öyle hissediyorum yani.

    Bu arada istediğini söyleyebilirsin, memnun olurum. Her zaman öğrenecek şeyim var, özellikle insan ilişkileri ile ilgili...

    YanıtlaSil
  3. "Abim gözümde öyle bir yerdeki, boş konuşup ne kadar boş bir insan olduğumu öğrenmesini istemiyorum. Öyle hissediyorum yani." demissin zaten; ben de kendini yetersiz goruyor olmanla ilgilidir diyecektim. Bu, hem kendini gelistirme istegini -daha iyi olabilirim inanci-, hem de kendine aslinda yetkin de oldugunu hatirlatma ve bildirme bicimin olabilir -"daha" iyi olabilirim- ...
    ama biraz da sarkastik bir amac guderek yazmistim yorumumu. :)

    YanıtlaSil