Şiddet hemen hemen hiçbir zaman -diplomalı ruh hastası insanları konu dışı bırakarak- istekle yapılan birşey değildir. Özellikle güçlünün güçsüze hobi olarak şiddet uygulaması şüphesiz reddedilmesi gereken bir unsurdur.
Ben de tam olarak bu durumdan muzdaripim: Temizlikçi kadın saldırıları!
Yaklaşık 1000 seneden beri eve her gelen temizlikçi kadınla çeşitli ihtilaflarımız olmuştur. Tabii ki bu ihtilaflar direk kadınlarla değil, anne aracılığı ile sürdürülmüştür. Ancak sonuç alınamamıştır.
Bilgisayarım hayatımdaki en kıymetli şeylerimden biri. En özel eşyam hatta. Hayatımın en yalnız zamanlarındaki tek arkadaşım. Yurt dışındaki kardeşlerimle -tek olmasa bile- önde gelen iletişim kaynağım. Eğlencem. Dünyaya açılan kapım. Sırdaşım. Kısacası çok önem verdiğim, minik elektrik akımlarını işleyen cihaz.
Şimdi benim bu kadar önem verdiğim bir eşya-ötesi şeye, bir temizlikçi kadının eşyaları içerisinden ne gibi bir analog bulabiliriz? Cep telefonu+televizyon+çaydanlık+...??? Hangi eşyalarının toplamıdır mesela o kadın için?
Benim bilgisayarım kadın için önemli bir eşya değil tabii ki. Evinde bilgisayar varsa bile -ki artık bilgisayara bilgisayar değil, internet diyolar- çocukların haftada bir format atmaya gönderdiği para yiyen (ayda 29.9 internet + haftada 20 TL format ücreti + derslerinden geri kalan çocuklar) cihaz. Onun için benim bilgisayarım da aynı kategoride olmalı.
Tamam, temizlikçi kadın anlamıyo, bilmiyo, öküzün hayvanın teki. Ah be insanlar, benimle aynı evde yaşayan insanlar! Beni tanıyan insanlar! Beni önemseyen insanlar! Bu zulüm bana neden yapılırken bir "dur" demiyorsunuz? Bir bilgisayar, yanındaki 3-5 ekipmanla ne kadar yer işgal edebilir, ne kadar toz tutabilir, ne kadar pis olabilir? Evde her yer pırıl pırıl oldu da temizlikçi kadın bi tek benim bilgisayarıma mı kaldı?
İlk paragrafta anlattığım gibi, mücadele eşit şartlarda yapılmalı. Ben de temizlikçi kadın evinde değilken gidip, para karşılığı onun cep telefonunu kurcalayabilmeli,
televizyonunun kanallarının yerlerini değiştirebilmeli, büfesindeki bibloların yerlerini değiştirmeli, bir kısmını "bunlar bence güzel değil" düşüncesi ile kaldırabilmeliyim. Eşit şartlarda mücadele böyle olmalıdır. Mücadeleyi eşit hale getirmek mümkün müdür peki? HAYIR!
Herkes kadına yönelik şiddeti manşetlerde bağır çağır yazarken, erkeği şiddete yönelmeye meylettirmeden kimse bahsetmiyor. Ben sanmıyorum ki karı koca, ya da herhangi iki insan diyelim, evlerinde, dışarda, bir mekanda huzur içinde otururken hayatlarına heyecan katmak için biri diğerini kessin. Ben mesela hiç düşünmeden temizlikçi kadını kesebilirim. İçimde bir pişmalık kırıntısı bile oluşmayacaktır. Mutlu bile olabilirim. Libidom yükselir, yepyeni cinayetlere yelken açarım. Hayattan tad almaya başlarım. Yine bana ait olduğundan emin olduğum bir bilgisayarım olur. Mutlu olurum, sevgi dolu olurum, ya da hayatımda bi sik olmaz, aynen devam ederim. Ama sinir olduğum bir insan eksilir. Hapishanede ona tiradlar yazarım filan. Ya da o sadece ellemesin, ben de onu öldürmeyeyim. Aramızda ticari bir ilişki olarak var olsun bu sözleşme.
Ya da her sabah evden çıkarken bilgisayarımı arka nahiyeme monte edeyim, ruhen güven, fiziken ızdırap içinde sürdüreyim hayatımı. Nedir arkadaşlar bu işin çaresi? Masanın üzerinde duran bilgisayarın etrafına jiletli tel mi çekeyim, elektrik mi vereyim, ne yapayım bilemiyorum yahu. Ya, şu istek çok basit değil mi? Yerine getirilmesi bu kadar zor mu? Dokunma arkadaş. Hatta süper kolay yani, dokunmamak için değil, dokunmak için enerji harcaman gerekli anasını satayım. Elleme, bakma bile! Ben senin evindeki büfende duran çeyizinden kalma eşyalarına bakıyo muyum? Sen de benim bilgisayarıma bakma. Yalvarmak için üste para verilir mi ya? Nasıl bir ilişkidir bu allahım!
Pöfff....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder