02 Nisan 2011

Milli Eğitim, Sendromsal Durumlar

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1116188 adresindeki haber beni benden aldı. Uzun zaman önce Türk Milli Eğitimi'nin en başarısız projesinin İngilizce öğretimi olduğunu düşünüyordum. Sağolsunlar araştırmışlar etmişler, haklı olduğumu söylemişler. Sevineyim mi, üzüleyim mi bilemedim.

Belki 20 yıldan uzun süredir hemen hemen tüm ortaokul ve liselerde İngilizce zorunlu ders olarak okutuluyor. Son yılları bilmiyorum, etrafımda genç insanlar yok artık. Bunca emek, zaman ve nakit harcanan -adı batsın- sistemli bir İngilizce öğretiminin sonucunda elimizde "What is your name?" sorusuna "Fine thanks, and you?" diye cevap veren nesiller var. Süper değil mi?

Gerçi en az İngilizce kadar matematik konusunda da sonuna kadar başarısız insanlarız. Eğer bakkaldan ekmek alırken, dolmuşa para verirken toplama - çıkarma yapmak zorunda kalmış olmasak, "2 + 3 = ?" sorusuna da dengesiz cevaplar verebilirdik. Tabii ki "2 - 3 = ?" sorusuna halen dengesiz cevaplar veriyoruz, "2'den 3 çıkmaz" gibi. Matematik ile ilgili de benzer bir araştırma yapılsa keşke... (yolda yürürken herhangi bir çocuğu, komşunun oğlunu, yeğeninizi filan çevirip altı kere sekiz diye sorun, bakın kaç değişik cevap alacaksınız, şaşıracaksınız).

20 sene sonra memleketin hali nice olacak sorunsalından daha önemlisi, 20 sene sonra memlekettekilerin hali nice olacak sorunsalıdır. Mevcut eğitim, sistematik olarak çocukları ve gençleri okumaktan, düşünmekten, matematikten, fizikten, tarihten, coğrafyadan nefret ettiriyor; bunu çok iyi biliyoruz. Matematik ve fizik dersleri verdiğim dönemde, yarısı kadar zeki olmak için çocuğumu keseceğim genç arkadaşların en basit sorular karşısında nasıl kıvrandığını çok iyi hatırlıyorum. Çok şaşırmış olduğumu da hatırlıyorum. Nispeten iyi bir okulda okuduğum için bize formül denen şeyin ne olduğu açıklanmış, bir formüle bakınca ne görmemiz gerektiği öğretilmişti. Bunu öğretmek için de aslında pek fazla çaba sarfedilmemişti; ne öğrenmesi ne de öğretilmesi zor şeyler değil. Ama istek gerekiyor maalesef.

Herkes kapısının önünü süpürse geyikleri vardır ya, işte sorun orada herhalde. Herkes önündeki işi, mükemmeli geçtim, yeteri kadar iyi yapsa, İspanya 2. lig takımlarının tamamının ilk 11'lerini ezbere sayabilip, Türkiye'nin coğrafi bölgelerini sayamayan insanlar sonunda kendilerini kaderin sillesi ile öğretmen olarak bulamazlardı.

Gitmem lazım şimdi.

1 yorum:

  1. kendi adıma, ingilizceyi bir şekilde öğrenmiş (hatta iyi öğrenmiş) bulundum ama matematik gönlümde yaradır. bu kadar nefret ettiğim bir ders hatırlamıyorum. fiziği çok ilginç buldupum halde matematiği anlamadığım için başarısızlık abidesi olup çıktım resmen. oysa ne kadar zor olabilir ki? iki kere beş eşittir üç işte.

    yoksa... bir dakika ya... (yazar burada parmak hesabı yapmaya başlar.)

    YanıtlaSil