Bir arkadaşım -burayı okumasa da kendini bilir- az önce beni şaşkına çevirdi. Hiç beklemediğim bir anda, belki yıllardır beklediğim bir cümleyi sarfederek bende bir çığır açtı.
İşletme körlüğü denen şey, işletme içindekilerin alışmışlık sebebi ile kimi rahatsız edici ve engelleyici faktörlerin farkına varmamaları. Bu terimi kişinin kendisine çevirirsek ne demek istediğimi az çok anlayabilirsin sayın okuyucu. Benimle ilgili olan şey gelmekte, aha aşağıda.
Birkaç haftadır anlamsız bir neşe, bir güleryüz almış gidiyor. Halbuki hayat aynı rutin saçmalığını hızla sürdürmekte ve bunun farkındayım. Canımı sıkan onlarca şey var, neşeme en ufak kötü bir etkisi yok. Tüm bunlar içinde, düşündüğüm tek şey, bu neşenin ne zaman ve ne şekilde dönüp bana kaçacağı. Kötüyü beklemekteyim. Darbe ne zaman gelecek şeklinde neşemin büyümesini, evrimleşmesini engellemeye çalışıyorum. Zira neşe arttıkça darbe daha fazla hasar verecek, biliyorum, kaç kere oldu kim bilir. Yerinde bir düşünce mi bu?
İşte bunları çok daha kısa şekilde arkadaşımla paylaştım ve dedi ki: "neşeliysen keyfini çıkar ne zaman ağlayacağım diye dert edinme"
Bu kadar basit, bu kadar nacizane bi cümle işte. Nasıl oldu da neşeli iken endişeyi de için için coşturduğumu farketmedim? İşletme körlüğü değil de ne ki bu? Ne kadar sade bir tespit. Bunun nasıl farkında değilmişim? Bunu farkedemeyen bi insana nasıl bakardım acaba. Salak derdim herhalde. Büyük konuşmamak gerekli imiş meğer.
Bununla beraber, birçok konuda ne kadar çok gereksiz -insanüstü bir hırsla- endişe sırtlandığım gün yüzüne çıktı. Çok sevdiğim başka bir arkadaşım, hayatını olumlu yönde geliştiren şeyin "en kötü ne olabilir ki?" sorusu olduğunu söylemişti. O geldi aklıma şimdi. En azından etrafımda kalan son insanların, gerçekten dostum diyebildiğim arkadaşlarımın, aklı başında, düşünebilen insanlar olduğunu görmüş oldum. Bu da kendi içinde ayrıca mutluluk verici bir durum. Ey bunu hiçbir zaman okumayacak olan yukarıdaki söz sahipleri: Sizi seviyorum.
Yazarken, duraklarken, düşünürken aklıma geliyo. Yıllarca beklediğim ve endişe içinde boğularak rezil ettiğim dakikalar (ve peşi sıra gelen üzüntü dolu yıllar), endişe içinde kıvrandığım günler, endişe içinde geçmiş 29 sene... Bariz saçmalamışım arkadaş. YUH! Birden çok üzülmeye başladım. İnsanın kendine üzülmesi çok zavallı bi durum gerçekten. Uyuyunca geçer...
göz kırpma şeysi
YanıtlaSil