04 Mayıs 2013

İnsanoğlu Kuş Misali

Bir arkadaşım var İzmir'de. Her gün görmek istediğin insanlardan. Ama senin görmek istediklerinden olmayabilir. Senin istediğin ile benimki aynı mı be Onur? O da bana çok iyi davranıyo. İnsan olduğumu hissettiriyo. Sağolsun varolsun.

Beni en çok fırçalayan işyerindeki ustamız Osman Abi. Hemen hemen aynı yaştayız, o bana saygıdan, ben ona saygıdan, birbirimize hep abi... Neden elinle uğraşmıyosun, neden yemek yemiyosun, neden kendine bakmıyosun, neden yağa pisliğe bulaşıyosun... Hep fırçalıyo. He, bi de kilo vermeye çalışıyo. 102 kiloydu, ben 55. Çok uğraştı, 100'e düştü. Ben hiç uğraşmadan 50 kilo oluverdim. Kızdı bana. Hakiki manda derisi kemere gözünün yaşına bakmadan 4. deliği deldiğim için mi, onun hakkını yiyerek daha fazla zayıfladığım için mi anlamadım. Osman Abi, çiğnediğini yutamamak eğlenceli bişey değil, valla bak.

Florya Beşiktaş hattında çalışan bir arkadaşım var. En eski arkadaşım o benim. Seyrek görüşürüz ama birbirimizden haberimiz olur. Her telefon konuşmasından sonra o 2-3 gün içinde buluşmaya karar veririz. 2-3 ay oldu heralde, görüşmedik. En son dut gibi sarhoşken aramıştım galiba. Sonra da Florya'daki evine gitmiştim. Babası aile dostu, bişey demedi. Arkadaşım beni ayıltana kadar çok kahve verip çok dinledi. Yazık. Sabır işte, Allah birinden alıyo diğerine veriyo.

Burda bi komşumuz var. Deli. 13 sene olmuş. Hala deli. Ortak olduğu firmadaki hissesini devredip 18'lik kızları kovalamaya başladı. Şimdi Rus bir kız arkadaşı varmış. Fesuphanallah. Eski motosikletim 190'ı geçmiyodu, hafif kalıyodum. Beraber binip 210 yapmıştık. Deli işte. Motosiklette arkaya binilir mi hiç? Deli.

Bakkal vardı bi tane de. Az attığını hiç duymadım. Altılıda yine 5'te kalıyo her gün. Başka bir gün Çerkezköy'den bir arsayı 2.000.000$'a TOKİ'ye satıyo, olmazsa Ağaoğlu'na filan teklif ediyo. Başka bir sabah oluklu muhavva fabrikası, akşamında ciklet fabrikası kuruyo. Neyse, bakkal el değiştirdi, şimdiki bakkal sadece antidepresan kullanıyo, bi de soğuk bira satmayı göze alıp dolabı çalıştıracak kadar müsrif.

Çok atan, üstüne üstlük yalancı bir eleman daha var. Bira içiyo 2 tane, kıçı kalorifere değdiği için sıcakta 6 bira etkisi gösteriyo, üzerine iddia kaybedip 10 tane tekila içiyo, sonra rakıyla devam edip bilmemne bilmemne... Sanki alkol muayenesi yapıyorum, ya da iddiam var bu konuda. 1.5 birada kafa sağa yatıyo benim. Allahın manyağı. Bunların ilacı metil alkol.

30 yıllık evliliğini bitirip kuzeniyle evlenen bir tanıdık da var. Hepimiz aynı oksijeni tüketmiyoruz sanırım.

Pepee'nin  ninesini iğfal edip dedenin balonu ile uzaya göndermek isteyen, ertesi gün Müge Hanlı (Namlı, Mallı, Ballı, her ne ise)'da ağlaya ağlaya aranmasını isteyen bi tanıdığım da var. Aynı vücudu paylaştığım... Bi de kurban bayramında Teletubbie kesmek istermiş. Adak olmaz diyolar Teletubbie için. Fetva almak lazım.

Haseki Hastanesi'nin arkasında, biraz üstte Keyci Hatun Mahallesi vardır. Mahallenin aynı isimli bir de minik, bıdık bir camisi. Bir de zamanında bir müezzini vardı. Abdest bozan modeli. Sabah ezanı okurken mikrofona doğru balgam çıkarma sesleri, geniz temizleme sesleri... Dinden soğuma dönemime denk geliyo olması tesadüf mü?

Caminin bizim sokakla birleştiği köşede Hayat Eczanesi vardı. Orada çalışan beyaz saçlı, bordo Şahinli adamı hiç sevememiştim. Ölmüştür belki, Allah rahmet eylesin.

Biraz daha yukarda, Cerrahpaşa Caddesi'ne doğru bi bakkal vardı, Bilal Abi. Hayatımda gördüğüm en temiz insanlardanmış, zaman geçtikçe anlıyosun tabi. Son gördüğümde kapatmış, arka sokaktaki bakkalda çalışıyodu, bunu göreli 10 sene oldu heralde. Saçları akça olmuştur artık. İşletmelerin borçtan değil alacaktan battığını ondan öğrenmiştim.

Onun yukarısında bi bakkal daha vardı. Bilal'den çok daha eski. Ahmet Amca olabilir. Adamla alışverişimi pek hatırlamıyorum. Ama şöyle bir hatıram var o bakkalda. Ezelden beri canım bişey çekmez. Bi kere çubuk kraker çekmiş. Zuladan almışım 25 - 50 kuruş, artık neyse, soluğu bakkalda almışım. Karısı var. Bana kızmıştı, "bişey alacağınız yok, paralar bitsin diye geliyosunuz" demişti fahişe ruhlu. Meğer bozuk paralar değişiyo muymuş o ara, tedavülden mi kalkıyormuş, bişey vardı. O zamandan beri canım bişey çekmedi. Aldıysam da yiyemedim.

Hayat Eczanesi'nin altında, yarım bodrum gibi kalan bir bakkal daha vardı. Anasını eşekler kovalasın. Hiç aklıma gelmemişti köpoğlusu. Eski Türk filmlerindeki hacı karakteri bu adamın hacca gitmiş halidir. En son 10 yumurta almaya gitmiştim. Evde annem yumurtaları dolaba koyarken "A-aaaa" diye şaşkın bir çığlık attı. Adam bana 9 yumurta + 1 tane kabuk satmış. Valla öyle. Yumurtanın içi boştu. Bi kenarında minik bi delik vardı. Adam içindeki embriyoyu çaldı, böbreklerini satacak demiyorum. Abicim teker teker poşete koyduğun yumurtanın içinin boş olduğunu anlamıyosan o sırada kafanda uzay fiziğini filan çözüyor olman gereklidir; benim lügatta böyle yazar. Anasını eşekler kovalasın.

Daha çok var.

1 yorum:

  1. Yumurtayı delip içini yiyen hayvan gelincikmiş. Sen de bir çubuk kraker gibisin kardeş. Tuzlu bildiğin...

    YanıtlaSil