26 Temmuz 2013

Dal

...ve tüm bu dandik dertler içindeki gerçek derdi atladık hep... Dedi ki bana, iş dedi, güç dedi, yürür gidersin dedi, falan dedi, filan dedi.

Ama bilemedi ki, cebinde 10 lira, bankada hiç lirası varken çokbin lira ödemesi gerekliyken bile derdi bu değildi. İnsan aradı hep. Hepsini en başarılısından kaybetti. Kendini bilmedi ki, kendini bile kaybetti. Ne istiyodu ki? Ne istediğini bilmesi gerektiğini bilemedi. Söylemediler. Ne istediğini değil, ne istediğini bilmesi gerektiğini söylemediler. Yap dediler hep, yaptı. Sadece bu yüzden olmadı hiç. Biliyorum ki olmayacak hiç. Elindeki oyun hamuru ile motor tamir etmeye kalkarsan yapamazsın ki. Bulaştırırsın sadece. Hamur da kalmaz en son. Avuçlarına bakarsın, ellerindeki çizgilerin arasında kalan hamur parçalarını görürsün, yağlanmıştır hep, artık ayrılmaz birbirinden. Var olan da bitmiştir artık. Hiçten bile daha azı kalmıştır elinde. Belki biraz kan, biraz pislik.

Ama yılmaz bir savaşçı olabilirsin. Devam edersin. Üstüne üstüne gidebilirsin. Yapamayacağın öngörüsü ile gidersin. Alet kullanmaya başlayabilirsin. Öğrenirsin. Değişirsin. Sonunda bakarsın, sende olmayan şeyi var edebilmişsindir, artık tamir edebiliyosundur belki. Sonra yerdeki hamuru görünce ağlarsın ama. Artık onu yoğuramayacaksın. Yaratma kabiliyetini yok etmişsin. Hangisini istemiştin peki? Hamurla mı oynamak, motor tamir edebilmek mi? Kendini kaybettin işte.

Kiminle konuşacağım? Kimseye bişey anlatmak istemiyorum. Anlatmak istediğim anlamıyor. Hem de hiç! Nasıl hiç anlarsın? Belki hep anlıyodur, hiç anlamış gibi davranabilecek, öyle bakabilecek, öyle konuşabilecek kadar kabiliyetlidir. Yok olma isteğime ket vurmak içindir hepsi, bir oyundur. Hiçimle oynuyordur. Eğitimini almış, kursuna gitmiştir. Sonra Onur susar. Susunca hiç olmaz. Sana yoruma başlanır, istemişsin gibi. Herkes dinlenmek ve anlaşılmak ister. Ben de, farklı değilim. Sadece dinletebilecek motivasyonum yok. Olanlara müthiş hayranım. Susmadan, konuşurken nefes alarak devam edebilenler var. İnanılmaz. Belgesel kanallık tam. Araştırıp program yapılmalı, istiyorum, yapılsın. BBC buna kaynak ayırmalı, üniversiteler tez konusu yapmalı. Herkes aynaya bakmalı, sonra da yazmalı. Sonra hepsi tezden tez elden çakmalı. Sürünmeli. Ve dinlemeyi de öğrenmeli. Dinleyene yüklenmemeli, hak verebilmeyi filan.

Bana anlatıyolar hep, her zaman, durmadan. Konuşmak zorunda mıyım? Sen konuşmak zorunda mısın? Sen de sus, susabilmek için çaba harcamana gerek yok. Merak etmiyorsan, merak etmeyebilirim. Akıl mı veriyorsun? Konuşmadığım için aptal mıyım? Evet, aptalım. Akıl da istemiyorum. Konuşmak istiyorsan, arkandan el sallamak istiyorum. Sensiz de konuşabiliyorum ki ben!

Müzik dinlemek, içki içmek istiyorum. Sonra da yazmak istiyorum. Ama yazamıyorum ki... Ne yazacağımı bile biliyorum. Hayatımı siktin attın Onur. Seni hiçbir zaman affetmeyeceğimi biliyor olmalısın. Yok ol, senden kurtulayım, senin de arkandan el sallamak istiyorum.

Kendimi sonuna kadar anlatmak istediğim biri var. Susup dinlesin sadece, kafa sallasın. O da ikinci cümlenin bitmesine kadar sabredemiyo, ona da susuyorum, alev alev yanarken sessiz kalabiliyorum. Hayatta başarabildiğim en önemli şey, en büyük meziyetim bu benim. Her şart altında, karşımdakine ve hatta kendime rağmen susabilmek. En sevmediğim atasözü "sükut ikrardandır". Susuyorsam anana saymamak için de olamaz mı belki acaba hiç?

O biri beni dinlemeyecek hiç, biliyorum. Çok acı. Beni tanımayacak. Böyle sürsün dostum, ne farkeder ki? Biri seni anlasa ne değişecek? Sen farklı mı olacaksın, nedir yani?

Evet, daha mutlu olacağım. Kendimi güvende hissedeceğim ...belki. Bilmiyorum ki. Öğrenemiyorum bile. Öğrenilebilir, ama o zaman da doğal olmaz. Olmasın anasını satayım. Kabul et artık Onur. Sonra da kendinle yüzleş dostum. Ergenlik çağında gibisin, ya da hiç girmedin, ya da hiç çıkmadın. Öl ulan.

Ya rab bana tutunacak bir dal...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder