05 Şubat 2011

Yasak mı? Özgürlük ne ki?

Bir arkadaşımın blogger'a yazdığı bir yazıya "adsız" tarafından verilen cevaba verdiği cevabı okudum az önce.

Arkadaşımın sayfasına kusup ortalığı kepaze etmemek için orada yazdığım yoruma buradan devam etmek isterim.

Ev ödevi: "Özgürlük nedir"

"Adsız" rumuzlu arkadaşa yeteri kadar süre verilsin İnci Hanım, çalışıp gelsin. Özgürlüğün ne olduğu öğrenilsin, dönem ödevi olarak herkese anlatılsın, açıklansın. 10 tane özgürlük tanımı yok ki, 1 tane var!

Mümkünse önyargı, insanların özel hayatına müdahale, bilgisizlik ve fikirsizlik, yorumlama kabiliyeti yoksunluğu, öngörü zayıflığı, vasıfsız fikirler vb. konuları, "Özgürlük Nedir" konulu dönem ödevinden sonraya bırakalım.

Ayrıca 16 yaşından küçüklere 2 tekerlekli bisiklete binmeyi, 14 yaşından küçüklere sokakta yalnız başına dolaşmayı (kızsa 25 olsun hatta), ilk ve ortaöğretim sınıflarının camlarının parmaklıksız olmasını... da bakanlar kurulu kararı ile yasaklamalıyız. Ne olur ne olmaz! Yurt konusuna hiç girmek istemedim şimdi.

İnsanoğlu mağaradan çıkalı yeteri kadar zaman geçmiş olmalı. Esasen mağaradan hiç çıkmamış olmayı tercih eden azınlık içinde olduğumu söyleyebilirim. Şu zamana kadar (32 sene) gördüğüm şeyler ile ilgili kafamda birçok fikir oluştu. Çok farklı ortamlarda bulundum, Aczi Mendi ayinine de katıldım, Suicidal Tendencies konserinde stage dive da yaptım. Çok farklı insanlarla sohbetlerim oldu, olmadık konularda olmadık şeyler öğrendim.

Konu ile ilgili söyleyebileceğim şey şudur. İnsana sorumluluk verdiğin zaman insan o sorumluluğu taşır, bu sorumluluk sayesinde gelişir, büyür, daha fazla sorumluluk alabilir hale gelir. Sorumluluk bilinci sayesinde, zamanı geldiğinde parasını kazanır, aile olur, toplumda "normal" yahut "olması beklenen" kişi olur. Önemli olan sorumluluğun varlığının bilincinde olması, bunu erken yaşta kişiye kazandırmaktır. (Bunun doğruluğu tartışılır, anlatmak istediğim şey sonraki paragrafta).

Özgürlük konusu tam olarak aynı şekilde ifade edilebilir. İnsana özgürlüğü vakitlice verirseniz, bunu nasıl kullanması gerektiğini öğretirseniz, özgürlükle erken yaşta tanışarak, aslında bunun da bir sorumluluk olduğunu gösterebilirseniz, köşedeki bakkalda kokain satılsa da "normal" bir insan gidip onu alıp koklamaz.

Fekaaat...

İnsanı insan yerine koymaya askerden ya da evlendikten sonra başlarsanız, sorumluluk nedir, özgürlük nedir, hatta insan nedir bilmeden bilmemkaç yaşına gelirse, eline geçen 1 şişe rakı ile ne yapacağını bilemezse, yetiştireceği nesil kendisinden daha kötü olur. Yeteri kadar kuşak sonra, artık dengesizlikten geçilmeyen, "normal" kalmamış bir ortamda, dengesiz önceki kuşak, dengesiz sonraki kuşağa kanun adı altında sayısız dayatma ile haklı gibi görünen gerekçeler sunabilir.

Şimdi, burada hata kimde? Özgür olmanın ne demek olduğunu bilmeyen kuşaklarda mı? Özgürlüğün ne olduğunu anlamaktan korkanlarda mı? Özgür olmayı sadece en temel hakla sınırlı tutmayı ve 1984 dünyası yaratmaya çalışan ileri görüşsüz -sözümona- idarecilerde mi?

Biraz yukarıda "yeteri kadar kuşak sonra" dememin sebebi de bu. Aslında ortada bir suçlu, kabahatli bulmak pek mümkün değil. Peki nedir bu işin çaresi? Bu süregelimde her yeni doğan bebek ile toplum biraz daha geri gitmek zorunda kalıyor. Kafaların içi (örümcek kafa tabirinden hoşlanmam, aslında burada yeri de yok) gittikçe daha boş kalıyor. Matematik gibi ulvi ve bir o kadar da temel bilim (ihtiyaç) çoluk çocuğa korkulu rüya gibi sunuluyor. Türkçe konuşabilen kimse kalmadı, bir yandan sanki Türkçe eğitim süpermiş gibi anadilde eğitim deniyor. Saçma bir propoganda, korku rejimi, beyin yıkama süreci durmadan, her an, her dakika devam ediyor.

Tyler Durden'ın "Let go" kelimeleri beni çok etkilemişti. Bu işin bir çaresi var aslında. Pat diye çözülecek birşey değil. Yukarıdan bize uygulanabilecek birşey de değil. Mevcut şartlar altında herkes önce kendini adam etmek zorunda. Televizyon seyretmeyi bırakarak işe başlanabilir mesela. Onun yerine insanlarla iletişim kurmak, kitap okumaya başlamak uygun bir yöntem gibi görünüyor. Okurken sadece senin fikrini destekleyeni değil, özellikle karşıt fikirlerin temellerini okumak, tartışacağın insanların neyi temel aldığını öğrenmek, varsa onun boşluklarını ortaya çıkarmaya çalışarak bir nevi kendi sudokunu kendin yap-çözerek kafayı doldurmak... Radikal uçlar hakkında bilgi edinmek, ama Show TV'den değil. Ne olursa olsun önce televizyon terkedilmeli. Bununla ilgili alternatif yok. Yeterli süre televizyondan uzak kalınca (bu süre kişiden kişiye değişir herhalde), insanların "en kaliteli yayın" diye seyrettikleri şeylerin ne kadar maymun viyaklaması olduğunu daha iyi görürsün. Kitap okudukça daha fazla sorgulayan bakışlara sahip olursun. Hiç olmadı, gidip ruhunu dinginleştirebileceğin bişeyler bul be arkadaşım!

Çok uzatmışım. Bilmeyenler öğrensin, ben mi anlatacağım kimsenin okumadığı blog'da. "Özgürlük Nedir" diye sorun Google Abi'ye. Gavurcanız varsa daha fazla kaynağa da ulaşabilirsiniz. Hala öğrenmeyip papağanlık yapacam diyosanız da ananızın üreme organına kadar yolunuz var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder